Türkiye, geçmiş 50 yılını kaybetti, gelecek 50 yılımızı daha kaybetmeye sabrımız ve halimiz kalmadı. Yeni bir nesil daha tükenmekte...
Ekonomik krizlerin en güçlü göstergeleri büyüme oranındaki hızlı düşüş ve işsizlik oranındaki hızlı artıştır.
Tüm dünyada ekonomik büyüme oranlarında hızla düşüşler gerçekleşiyorken ve eksi büyümelere kadar hedefler tayin ediliyorken, Türkiye’de hedeflenen % 4 büyüme oranına kargalar bile gülüyor.
Türkiye krizin tam da ortasındadır.
Resmi işsizlik oranın yüzde 12 lere çıktığı bir ülkede halen “ekonomik kriz bizim krizimiz değildir, ancak etkileniriz” demek abesle iştigaldir.
Kriz artık Türkiye’nin de krizidir.
Üstelik resmi işsizlik oranı yüzde 12 lere, gayri resmi olanı yüzde 25 lere ulaşmışken…
Üstelik krizin menşei sayılan ABD ve diğer kapitalist ülkelerde bile işsizlik bu kadar hızla artmazken…
TUİK, 24 milyon iş gücü hesaplamış, bunun 3 milyonu “açık” işsizdir diyor. Yani görüneni bu.
Ya görünmeyen işsizlik…umudunu yitirmiş, iş aramaktan usanmış, iş aramayıp bulursa çalışacak olan, mevsimlikler, gizli işsizlik…ekleyin bunları da. 6 milyon işsize denk geliyor.
Türkiye’de şu anda 3 milyon değil 6 milyon işsiz var.
Daha da bu veriler Kasım ayından geliyor. Sanayi üretiminde keskin daralmaların yaşandığı Aralık, Ocak ayı verileri buna dahil değil.
Her yıl iş gücü piyasasına 15 yaş üstü yaklaşık 1 milyon genç nüfüs katılıyor. Hali hazırda bu nüfüsün yarısının işi yok. 2009'da ekonomik krizin daha da derinleşeceği bilindiğinden, düşünün artık bu yıl oluşacak işsizler ordusunun durumunu.
İşsizler ve yoksulluk arttıkça ekonominin zaten zar zor işleyen çarkları iyice durma noktasına gelir…
Üretimin durması ile kriz bir anda herkesin krizi olur ki bu durumda “toplumsal depresyon” kaçınılmazdır ve “sosyal tahribat” başlar. Zaten sosyal olarak güçlü bir yapıda değiliz iyice perişan oluruz.
İşsiz kalan, iş bulma umudu olmayan, çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayacak hale gelen bir insanın psikolojisini düşünmek herhalde o kadar da zor değil.
Bu tip durumlarda insanların çöküntü içinde bunalıma girmesi ya da öfke problemlerinin ortaya çıkması kimse için şaşırtıcı olmasın.
Bu tahribatlar arttıkça suç oranları artar, yolsuzluklar ve rüşvet eğilimi güçlenir.
Bir ülke ekonomisinde, başka hiçbir göstergeye bakmadan sadece hızla artan işsizlik ve yoksulluk oranlarına baktığınızda; bu ekonominin çökmekte olduğunu görememek ve bu işsizliğe somut çözümler getirmemek, Türkiye’nin gelecek 50 yılına baltayı vurmaktan başka bir şey değildir.
Ve bu vebal şu anda mevcut iktidarın boynunadır.
Zira yeni bir nesil daha tükenmektedir. Bu nesil kendini kurtarmak bir yana dursun Türkiye’yi belli bir yere taşımaktan aciz hale getirilmiş olur.
Yoksa şimdiden Türkiye’nin bir 50 yılını daha kaybetmiş mi sayalım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder