bunlar, bilgisayar oyunlarındaki kötü anime karakterler gibi her ortamda her an ortaya çıkarlar, gözlerinden her bir yanlarından ateş saçarlar…
boğuşursun, yenmeye çalışırsın, tam yendim dersin bir de bakmışsın ki yeniden gözlerinden ateş fışkırtarak orta yerde duruyorlar…bitmezler, özellikle bitirilmezler, çünkü gözlerindeki hain ateşten hem kendileri hem de asalakları beslenir…
kendileri gibi düşünmeyenlere fışkırtırlar ateşlerini, kendilerine benzemeyen ya “göbeğini kaşıyan bidon kafalı” dır, ya da “vatan haini”…bu üç kelimeyi hayatlarından çıkarırsan başka da konuşacak bir laf bulamazlar…
geçerler köşelerine basarlar tetiğe…”ayrışmaya ağzımızı alıştıralım” derler, “bizim gibi olmayanlarla aynı topraklarda yaşamak zorunda mıyız” diye kışkırtıcı bir soru ile, tazecik gençlerin beyinlerine sokarlar fesatlarını…
onlara kalsa kendi gibi olmayanlar, düşünmeyenler bir bir sallandırılmalıdır dar ağaçlarında, sallandırılmaladır ki hep kendileri iktidar olsun, dağdaki çobanın oyu ile iktidar olanları istemezler bu topraklarda, çünkü dağdaki çoban nasıl olsa sadece bir dilim ekmeğe eyvallah der, dağdaki çobanın seçtiği iktidarın onlara ne faydası olabilir ki…
avanesini generallerin, gözü doymaz ihtiraslı siyasetçilerin, ne idüğü bilinmez istihbaratçıların, mafia babalarının, çakma ülkücülerin, uzaktan güdümlü uyduruk solcuların, gazetelerin en şanlı köşelerinin ve hatta hukukun üstünlüğünü değil hiçliğini savunanların oluşturduğu bir “anime karakter çetesi” kurar ve “öztürk” edası ile dolaşmaya başlarlar, tanrı onları devletin kirli işlerini halletsin diye taaa ergenekonlardan göndermiştir buralara ve başlarlar gözlerinden ateş saçmaya…
devletin bittiği yerde onlar başlar, kendilerinden ala devlet olamayacağına öyle inanmış ve öyle gözleri dönmüştür ki bu uğurda karmaşa yaratmak, öldürmek, yok etmekten başka bir şey düşünemezler…ne zaman ki bu topraklarda dağdaki çoban da insanca yaşamak istese, ne zaman ki bu topraklar biraz değişime biraz demokrasiye meyil etse binerler hemen tepelerine, ya darbeler ya provokasyonlar gelir peşi sıra…
altı yedi eylül, sağ – sol kamplaşmaları, çorum, kahramanmaraş, sivas, taksim, oniki eylül, yirmisekiz şubat, yirmiyedi nisan, dağlıca, bingöl, taşdelen, şemdinli, güngören, hrant, santora, aktütün, reşadiye, inegöl, dörtyol gibi bu toprakların bu sayfaya sığmayacak kadar çok utanç tarihini yaratacak kadar vicdansız ve gözleri dönmüştür…
olmayacak şekilde birbirlerine destek verirler, yeter ki onların istediği iktidar olsun, onlara yaramayan yok olsun…bir terör örgütü ile birlikte hareket etmekten bile utanmazlar, zıtların birliğini kurar vicdansızlıklarına devam ederler…
kendi devlet üstü iktidarlarını tehlikeye sokacak anayasa değişikliğine ya da yeni bir anayasaya "hayır” dedirtmek için kardeşi kardeşe kırdırırlar bunlar, bıyığı yeni terlemiş gençleri dökerler sokaklara, ya da çocukların eline taşına verip salarlar ortaya…onlar için her şehit kanı kendi kötü emellerine ulaşmada bir araçtır, öylesine gözleri dönmüş, öylesine gözlerinden ateş fışkıran anime şeytanlar haline dönüşmüşlerdir…huzur, barış, demokrasi, istikrar onların baş düşmanıdır, hiç işlerine gelmez…
bu toprakların dünyaya açılma çabalarının, kendi ayrıcalıklı konumlarını tehlikeye düşüreceğinin farkındalar, isterler ki bu topraklar ve üstündeki yaşayanları içine kapansın, öz güvenlerini yitirsin, geleceğe endişe ile baksın, kendi gibi düşünenler de istediği gibi at koştursun…çocukların bile artık inanmadığı komplo teorileri ile korku imparatorluğu yaratıp, ya irtica ya da bölünme korkusu salarak nemalanır da nemalanırlar...
uluslararası silah tüccarlarına “mümessillik” adı altında bu toprakları peşkeş çekmek, gözünden ateş saçan bu anime kötü karakterler için asli görevdir, bu yüzden dönüpte terör örgütüne silahları bırakın demek hiç işlerine gelmez…
kötü emelleri için yıllardır cinayetler işlemekten geri kalmayan bu anime kötü karakterler çetesi inegöl ve dörtyolda yine iş başındaydı…bu ergenekon ve asalaklarına “dur” demeden ve bunları yargılamadan, kardeşçe ve bir arada yaşamayı başaramayız…
vicdanımız ve insanlığımız bunlara izin vermemeli…
vicdan penceremden baktığımda, anayasa değişikliğine “yetmez ama evet” diyorum…
“evet”, çetelerden hesap sorulabilmesi için de bir adım olacak…
2 yorum:
Yoktur ergenekon diye bir şey, sadece örgütleri kamufle eden örgüt oluşturuldu, paravan örgüt çıkarılıp istedikleri gibi at koşturmak için. Ortalıktan engelleri ve güçleri kaldırmak için. Ne suç var ne dedlil ne ispat, farazi iddialarla, boş cd lerle, sadece ve nedense tek bir gazeteye verilen ihbarlarla, manidar soruşturmalarla, kim olduğu belli olmayan yiğit ihbarcılarla, suikastlarla patatesle soğanla, arkası gelmeyen darbelerle uyutulduk 8 yıldır. bir salarlar bir tutarlar bir alırlar bir bırakırlar, ne neden ne için belli değildir. Darbe dedğin planla belgeyle olmaz kardeşim, kalkarsın bir sabah başına balyoz gibi indirirler adamın, al sana balyoz işte. Ama korku ve ihtirasın sivil darbesi 8 yıldır tepemizde bence ikisi arasında hiç bir fark yok, herkes kirlide bunlar sütten çıkmış ak kaşıkmı, bu halk kimin ne olduğunu iyi biliyor. Önce hukuğun altını oyacaksın sonra tek partinin anayasınını kendine yontarak referanduma getireceksin, ha bu kadarda pişkinlik olmaz, asıp kesmekle bu işler olmuyor, dubai anlaşmasının içeriğini kim biliyor acaba?...yapmayın allahaşkına, böyle basiretsiz bir yönetimden bunların çıkması kaçınılmazda bundan kurtulmak için yshk garantiye almak için ne gerek var bunlara, diğer şeyler kanunla yönetmelikle pek ala olur. Ayrıca anayasada olupta icraata geçmeyen öyle maddeler varki, niye kimin umrunda değil bunlar, 8 yıldır akılları nerdeydi, şimdi demokrasi kılıcı kesildi hepsi. 12 eylülden önce 28 şubatı yargılayın o zaman, yandaşlara peşkeş çekilen ihaleleri açıklayın, 12 eylülün mağdurlarından prim yapıcana, seni zamanında köşeye tırstıran tank seslerinden hesap sor önce, dolma bahçede katakulliye getirlen fiskos masasını "sen" hasır altı edebilrisin ama ben ve bizler etmiyoruz. Burası TÜRKİYE CUMHURİYETİ, yasası bellei nizamı belli, beğenmiyorsa gider molla rejiminde yaşar. Böyle entrikalara komplora gerek yok, artık makarnaya ve boş naralara da da karnımız tok, daha söylenecek çok laf varda, lafla peynir ekmek gemissi yürümüyor işte...
Dediğiniz gibi yetmez ama evet. En azından böylesine bir özgürleşme fırsatını kaçırmak aptallık olur kanaatindeyim.
selam ve dua ile..
bizim sokağada bekleriz(e-aktug.com).
Yorum Gönder