21 Kas 2010

Bloglarda çakarak mı farklı bir yazar olacaksınız?


Bilmem kaç inçlik ekranlarınızın arkasından, kimbilir ne kadar isterdiniz falanca kişinin suratına şöyle okkalı bir yumruk çakmayı? Üzgünüm böyle bir teknoloji henüz yok? Egolarınızı tatmin etmek için yine klavyelerinize dokunup hakaretler yağdırmak, aşağılamak, alaycı yorumlarla idare etmek durumundasınız.

Ancak bu sizi kendinize getiriyor değil mi? Ancak hakaret edince rahatlayabiliyorsunuz!

Arkadaş yorumla tacizden hızını alamamış, yazısında koca bir paragraf ayırmış, sonunu da “sulukule dansözleri gibi kıvırmamalı” diye hakaretle bitirmiş!....ohhh, çaktı ya sonunda rahatladı! Üstelik sadece bana değil tüm Sulukule kadınlarına da giydiriyor, gibisi bana, öncesi ise tam bir kimlik soykırımı. Üstelikte” kimliksizim, benim insan kimliğim öndedir" gibi felsefik tanımların arkasına sığınarak.

Bir diğeri belli ki epeydir dolmuş, giydirecek yer arıyor; “Aşırı "tahıl" ağırlıklı beslenmenin beyinde yarattığı hasardan bahsediyorduk” diyerek sallıyor yazının tam da orta yerine.

Edep yahu!...

Soykırım sadece fiziksel değildir. İnsanların fikir ve zihinleri de işte böyle soykırıma tabi tutuluyor!

Yazıları ve yorumları okuduğumuzda ne yazık ki şu camın arkasında kişinin samimiyet derecesini, yazanın sevgi ve dostlukla mı, kin ve nefretle mi yazıyı kaleme aldığını, egosu fazla mi şişmiş yoksa şişirmek için çaba mı gösteriyor, bunları ölçümleyebilecek bir samimiyetmetre henüz keşfedilmemiş.

Ancak yazı ve yorumlarımızda kullandığımız kelimeler referans noktamız.

Yazıları ve yorumları, yorum yanıtlarını okurken öncelikle kötü niyetle kaleme alınmadığı ilk varsayımımdır. Bunun tersini ortaya koyan argümanlar oluştuğunda daha farklı yaklaşımlarda bulunabilirim. Ama yine de neden böyle bir ifade gereğini hissetmiş diye düşünürüm. Objektif değerlendirme yapmak için kendimi zorlarım.

Bir hayli blog yazdım, 4 yıldır yazıyorum...hiç bir ifademde hakaret veya aşağılama niyetim olmadı. Sadece üstü örtülü ya da açık alaycı ifadelerle üstüme çok gelindiğinde tamamen otomatik gelişen bir savunma duygusu ile belki aynı uslupla yanıt vermiş olabilirim. Bu tip yanıtlarımdan sonra genelde hayıflanmışımdır, ne gerek vardı diye düşünmüşümdür.

Tavrım; hangi konuda kim ne ne yazmış olursa olsun, yazanların kendini özgürce ifade edebilmelerinden yanadır. Yazdığı konu ile ilgili bilgisi varmı yok mu benim için çok ikincil değerlendirme kriteridir. O an öyle hissetmiştir, içinden onu yazmak gelmiştir, kaleme almıştır. Yazının konusunu ve yazma yeteneğini eleştirmek de haddim değildir.

Samiyet nedir? Benim için samimiyet, bir kişiye ve olaylara karşı hissedilen gerçek duyguların gösterilmesidir. Birini severseniz seversiniz, onunla paylaşırsanız bu her durumda devam eder, kızdığınızı da söylersiniz, endişenlediğinizi, gücendiğinizi, sevindiğinizi, bir şey hoşunuza gittiğinde de söylersiniz.

Samimiyet; iç olma halidir.İçimden geldi de onun için halidir. Kendin olma halidir. Maskelemediğimiz tavır ve duruşlarımızdır.

Sanal da olsa bloglarda bazılarına kapınızı sonuna kadar açarsınız ki bu benim için çok önemlidir, bir bakarsınız bu samimiyet ve iyi niyet kapılarınızı açtığınız andan itibaren, bu kapıdan ne samimiyet ne de iyi niyet geçer. Sadece içinde insan sevgisi ve saygısı olmayanların kişisel egoları, kompleksleri ve mutsuzlukları eşliğinde büyük bir gaz kütlesi geçmeye çalışır. Tabi siz yine de empati kurma yoluyla gördüklerinize, tecrübelediklerinize inanmak istemez ve hep daha anlayışlı olmaya çalışırsınız. Ta ki bu gaz kütlesi şişe şişe sizin o iyi niyet kapılarınızı zorlayıp orada sıkışına kadar.

Neden yazı ve yorumlarınızda, üstü örtülü ya da alen beyan insanlara hakaret ediyorsunuz? Bilen, bildiğini ifade edebilen, birikimli bir insan, hakaret sözlerine ihtiyaç duyar mı?

Ancak blogda “çakarak” mı farklı bir insan ya da farklı bir yazar olunur? Farklı olmaktan ya da iyi yazar olmaktan anladığınız bu mudur sizin? Yönteminiz bu mudur?

Nedir bu yazı ve yorumlarımızdaki samimiyetsizlik? Neden bunca hakaret etme ihtiyacınız? Adını koymakta ve nedenini bulmakta zorluk çekiyorum.

Sizinle aynı fikir ya da aynı düşüncede olmak zorunda mıyım? Fikirlerimiz çatıştı diye neden bu yumruklama, çakma ihtiyacı?

Yazı ve yorumlarınız kişiliğinizin aynası…ben de sizin kadar çirkin olabilirim, ben de üç beş hakaretle yazımı, yorumlarımı “farklı!” kılabilirim, ama yapmam, yapamam…

İnsan kimliğinize saygı duymaya devam ederim ancak kişiliğinize ve şahsınıza asla…

Hiç yorum yok: