Yıllardır Kürt sorunu tartışılıyor; Özgürlükçü solcular diyor ki “daha fazla insan hakları, daha fazla demokrasi” ki ben de bunu iddia ediyorum, ulusalcı solcular da “Kürt sorunu ABD’nin ve işbirlikçisi diğer emperyalist güçlerin oyunudur” diyor.
Bu iki ana görüşten ilki çözüm odaklı, ikincisi ise sadece tesbit! Yani çözüm içermeyen ve Kürt sorununu sadece emperyalizmin bir oyunu olarak algılayan, kolaycılığa kaçan bir ifade tarzı. Çözüm ne diye sorduğunuzda alınan yanıtların geldiği nokta hep aynı “Kahrolsun Amerika, Yaşasın tam bağımsız Türkiye”.
Yani Amerika kahrolunca, Türkiye tam bağımsız olunca – ki teknolojinin geldiği şu aşamada nasıl bir şeyse bu tam bağımsızlık- Kürt sorunu çözülecek, Kürt halkı haklarından vazgeçecek, herkes mutlu mesut yaşayacak! Devrim olacak arkadaşlar devrim, bekleye durun siz. Dünyada iki örneği kaldı, hala kahrolsun Amerika modunda yaşayan, biri Küba diğeri Venezuella…hallerine bir bakın, can çekişiyorlar. Neden, çünkü küreselleşme denilen çağın kaçınılmaz döngüsünü kendi lehlerine ve menfaatlerine kullanamadıkları için.
Yine bu sadece tesbitçi ama hiç çözüm üretemeyen ya da siyasi tarihin akışının belki 30 yıl gerisinde kalmış demode çözümleri, emperyalizmin bu ülkeyi böldüğü kolaycılığı ile birlikte sahneye koyanların bir zamanlar ki korkutma yöntemi de “şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor” du. Aradan 10 yıl geçti ne şeriat geldi, ne laiklik gitti. Üstüne üstlük Başbakan Erdoğan, Mısır’a ziyaretinde laikliğin baş savunucu olduğunu, hatta bu korkutuculardan daha çok laik olduğunu ilan etti. Tarihin cilvesi işte; bugün hem ulusalcılık hem de laiklik konunda ulusalcı solcularla muhafazakar bir iktidar aynı kefeye girdiler.
Milliyetçi ya da diğer tabiri ile ulusalcı solcuların ( bir solcu insan hakları, demokrasi, özgürlük gibi tüm evrensel değerlerini yitirip nasıl milliyetçi olur, nasıl ulusçu olur onu da anlamış değilim) Kürt sorununa bakışlarını, emperyalizmle, BOP, BAP gibi saçmalıklarla sınırlandırmasını tamamen dar bakış açılarına bağlıyorum. Evet, emperyalizmin yakıcı ve yıkıcılığını tüm dünya kabul ediyor zaten, ama artık bunun adına emperyalizm bile denmiyor. Bunun adı internet, bunun adı teknoloji.
Amerikanın gelirinin yüzde 85’inin sanılanın tam tersine petrol ve silahtan değil, hizmet sektöründen geldiğini biliyor muydunuz?. İnternet teknolojleri de buna dahil. Devir, enformasyon ve hizmetler devri. Dünyanın gidişatını belirleyen dinamikleri de dolayısıyla bu yeni devrin gereksinimleri yönlendiriyor. Ne yapsın Amerika Ortadoğu petrollerini, silah satıpta ne yapacak, gelirinin yüzde 10’unu bile oluşturmayan bir şey için bunca şiddeti bunca savaşı neden çıkarsın? Amerika bunun için bizi neden bölmek istesin? Biraz akıl izan lütfen! Amerika megalomanca dünya gücü olma halini devam ettirmek istiyor deseniz, çok daha inandırıcı olacaksınız.
Kürt sorununu halen anti-Amerikancı bir söylemin arkasına saklamak zaten Cumhuriyet tarihinin resmi ideolojisidir. Yıllardır ABD’nin kucağında politika yapan ırkçı-milliyetçi çevreler kimlerdi? Kürt düşmanlığını anti-Amerikan bir söylemin arkasına saklamaya çalışanlar da statükocu asker-sivil bürokrasi değil miydi?
Daha da gerilere gidelim; Kurtuluş Savaşı sırasında varlığı ve kimliği tanınıp, cephede savaşa giden Kürtlerin, işimize geldiğinde ulusal kimliği kabul edilirken, Cumhuriyetin ilanıyla beraber, Türk ulusunu oluşturan etnisitelerden birisi olarak görülmesi, dahası Türklerin Orta Asya’dan gelen bir kolu olduğu ve dağda yürürken ‘kart kurt’ sesi çıkarmaları nedeniyle Kürt adını almış olan Türkler olduğu ilan edilmedi mi? Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra inkar edilmediler mi? Hak ve talepleri baskı altına alınmadı mı? Kürtleri asimile etmek için tek parti iktidarı döneminde çıkarılmadı mı ırkçı kanunlar, doğuya gönderilen müfettişlerin esas amacını bir araştırın bakalım! Katliamları, sürgünleri, dışkı yedirmeleri!
Bu bilinçli asimilasyon politikalarını kabul edenler yaşadıkları baskılara boyun eğdiler, Türkçe eğitildiler, kamuda görev yapabildiler, iş adamı oldular v.s. Türkler de onları sevdi. Peki ya doğuda kalanlar aşiretlerin emrine girdiler, hem ekonomik hem de sosyolojik açıdan ezildiler.
İşte bunun için Yıldız Nihat diyor ki;"PKK bir sonuçtur, aslolan insan hakları ve demokrasidir"
PKK, Kürt sorununun temsilcisi olarak ortaya çıkmadı. PKK, Stalinist ideolojiye sahip bir terör örgütü idi. Yıllar içinde PKK ile Kürt sorunun içiçe girmesinin tek nedeni 80 yıldır doğuda yaşanan ağır insanlık sorunudur. Kürtleri kazanmaya çalışmayan, birlikte yaşamayı ve paylaşmayı reddeden zihniyet ve aynı zamanda damarımızda dolanıp duran, bilinç altımıza işlemiş “Türk milliyetçiliği” değil midir PKK’ya taban yaratan, PKK’yı etnik milliyetçi bir terör örgütü yapısına dönüştüren?
Kürtler şimdi ne için ayrımcılığa uğradılarsa onunla birlikte kabul edilmek istiyorlar. Ve bunu istedikleri için “vay efendim BOP, BAP, Amerika bizi bölmeye çalışıyor, emperyalistlerin oyunu” gibi saçma sapan tesbitlerle karşı karşıya kalıyorlar. Çözüm dediğiniz de “kahrolsun Amerika, yaşasın tam bağımsız Türkiye”. Böyle bir tesbitin çözümü de ancak böyle komik oluyor işte.
Bakmayın siz bunların anti-Amerikancı olduklarına, ulusalcılar ve kızılelmacı denilen bu solcular, yıllardır “ABD ülkeyi bölmek istiyor, Kürtleri de kullanıyor” propagandası yaptılar ve bu doğrultuda Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan “Kürt halkının demokratik talepleri ülkeyi bölünmeye götürür” resmi tezini öne süren ırkçı-milliyetçi, sivil ve askeri bürokrasi ile de zıtların birliğini oluşturdular. Bu öyle bir birlikti ki Erkenekon zihniyeti denilen derin devletle işbirliği yapmaktan da hiç çekinmediler. Şimdilerde Silivri kardeşliği yapıyorlar!
Bir kısım solcularının her kötülüğün altında emperyalizmi görmesi, en basit ve temel gerçekleri bile algılamasına engel oluyor. Böylelikle kendilerini rahatlatıyorlar, ama asıl gerçeği görmek istemedikleri için de çözüm üretemiyorlar.
Çözüm diye sundukları; tam bağımsızlık, dik duruş, onurlu dış politika yani vatan, millet, sakarya. Daha doğrusu hamaset, demagoji, popülizm, alenen faşizm ve nihayet ırkçılık. Siz bu ideolojilerinizi kaldığınız 80 li yıllara gömün, 2011’e gelin. Sadece bireye saygıyı, bireylerin özgürlüğünü savunun.
Devletin kendisinin ürettiği, sonra da içinden çıkamadığı bir sorunun, emperyalizm kolaycılığına bağlamadan, daha fazla demokratikleşme ve daha fazla insan hakları için uğraş vererek nasıl çözülebileceğine kafa yorun.
Kürt sorununun çözümü için ve de tüm evrensel sol değerleri için Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu tek şey insan hakları ve bu hakları savunacak demokratik bir hukuk devletidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder