Anayasa Mahkemesi hızlı çalıştı. Kararını verdi. 10-1 di , 6+ 4 – 1 di , karar aritmetiğinin derdine düştük. Herkes kararı yine kafasına göre okuyor. Tıpkı yine herkesin demokrasiyi kafasına göre yorup, Türkiye’ye ve kişiye has demokrasi tanımı yapıp, “dizayn” veya “hibrid” demokrasi oluşturduğu gibi.
Bir türlü öğrenemedik velhasıl; demokrasinin gerçek anlamını ve duruma göre demokrasi inşa edildiğinde bunun adının “çakma demokrasi” olacağını.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu “uzlaşmasız karmaşa” modelinin “tüm” müsebbiplerinin eline cetvelin vurulmasından başka bir şey değildir ve bu yönüyle daha önceden de düşündüğüm gibi verilen karar hukuki değil siyasidir. Kapatma kararı red edilmemiş olsa idi; yine siyasi bir karar olacaktı.
“Demokrasi ayıbı temizlendi” demek; kararın siyasiliğini değiştirmiyor. Sonuçta Türkiye’de yargı da, ordu gibi siyasetin içindedir, içine çekilmiştir. İşte “ dizayn demokrasi” anlayışı da bu siyasi içindelikten kaynaklanır.
Bu nedenle ; “Geçmiş olsun” demek ve bundan sonra yapılacaklara bakmak en akıllı “karar okuma” şekli olacaktır.
Asıl "siyaset" şimdi başlıyor;
Kim ne kadar ve ne yönde siyaset yapacak, ne kadar uzlaşmacı bir tavır izleyecek, alınan kararı “basiretli, ayağa yere sağlam basan politikacılar” gibi karşılayabilecek göreceğiz.
Madem halkın iradesi galip geldi; hadi bakalım hodri meydan… Kim ne kadar halkına faydalı olacak?
Gün; hınç almaları bırakıp, “gerçek demokrasi” yi yeşertme zamanıdır.
Kim ne kadar “samimi” , ne kadar “şeffaf”, ne kadar “demokrat”, ne kadar “uzlaşmacı”? Gün; tüm bunları ispatlama zamanıdır.
Gün aynı zamanda; sol’un ağlamayı kesip hareket etmesinin zamanıdır. Türkiye’de sol’un değişim ve dönüşümün rüzgarını doğru yerden yakalaması için en uygun zamandır. Herkesin gerçek yönünde yer aldığı, solcu ise solcu, sağcı ise sağcılığını bildiği ve ona göre siyaset yapması gereken zamandır.
Gün; darbe meraklılarının bir kere daha külahları önüne koyup, faşist emellerine Türkiye’yi alet etmemek adına düşünme zamanlarıdır. Tabi ki Türkiye’yi kendi şahsi çıkarlarından daha çok seviyorlarsa.
Gün; darbe meraklılarının hızla üzerine gitmek, hatta en derinlerine inerek, bu ülkede darbelerle artık bir noktaya varılamayacığını kafalara sokmak zamanıdır.
Gün; ekonomik açıdan tam bağımsız ama dış dünya konjonktüründen de kopmadan, küreselleşmenin zararını en aza indirgeyecek önlemlerin alınması zamanıdır.
Gün ; Devletin, en başındaki insandan başlayarak “şeffaflaşması” zamanıdır.
Gün; Türkiye’nin ve halkımızındır.
Asıl her şey şimdi başlıyor…
1 yorum:
Sol demişsiniz de,hangi sol?
Ultra sağcı,militarist,darbe yanlısı ve gerici (evet;gericiliğin tek koşulu şeriatçı olmak değil!) CHP mi?
Ya da,padişahın vefatından sonra Valide Sultan güdümünden çıkmaya çalışan -zor iş;4.Murat bile zor kurtuldu annesinden!- Zeki Sezer'in partisi(?) DSP mi?
Ya da aldıkları oy binde biri bulmayan,çoğu Stalinist ve Maocu, Troçki'nin adını duymamış sosyalist müsveddesi minik partiler mi?
Ben tek solcu tanıyorum; partisi zamanında Kürtçü olmakla suçlanan Ufuk Uras...
Ki zaten, Türkiye'de solun olmamasının nedenlerinden biri de, oligarşiden gelmeyen ve sol tarafta olmaya "çalışan" partilerin "Kürtçü" diye damgalanması...
Yorum Gönder