27 Tem 2010

Birileri buyurmuş, biz de "O" olmuşuz

Bu yazı, Miliyet Blog'da yer alan; "Kadın, erkek, Müslüman, ateist, Türk, Kürt, avukat, öğretmen, evli, bekar, anne, baba, Karadenizli, Egeli... en çok hangi kimliğiniz sizin için önemli ve hayatınızda daha belirleyici? " konulu "Blog yazarları tartışıyor" bölümü için yazılmıştır.


- Anneeee, ben nasıl dünyaya geldim, daha önce nerdeydim ki bu dünyaya geldim?
- Hımm, sen yavrucuğum sen, hımm!...hani ben babanla aynı yatakta yatıyorum ya, biz mutlu bir aileyiz ya, allah baba da biz mutlu olunca seni karnıma koydu, orada birazcık büyüdün, sonra da dışarı çıktın
- Dışarı mı çıktım, nasıl yani, nasıl çıktım?..

Neyse, şimdilerde genç anneler daha çok sezeryanla doğum yapıyor da ”işte bak buradan” diye karnını gösteriyor, işleri daha kolay. Benim rahmetli annem herhalde ya susmuştur ya da konuyu değiştirmiştir.

- Peki ben neden kızım, benim neden Berkcan gibi şeyim yok?
- Şey de ney?
- Hani var ya bak şurasında bişi
- Hımm!

Gel de anlat bakalım şimdi 4 yaşındaki bir kız çocuğuna, neden ve nasıl kız olarak dünyaya geldiğini, Berkcan gibi olmadığını....kromozom demeye annenin dili dönmüyor ki 4 yaşındaki çocuğuna anlatsın.

Hasbel kader “kız” ya da “oğlan” olarak dünyaya geldik. Birileri kulağımıza ismimizi fısıldadı, “sen ayşesin, sen alisin”. Babamız, doğdumuz yerin kütüğüne bu kulağımıza fısıldanan ismi kaydettirdi, devlete “kimliğimizi” onaylattırdı. Eskiden nüfus cüzdanları tek tipti, sonradan pembe, mavi diye renklendik. Okuma yazma öğrenince gördük ki dinimiz İslam, doğduğumuz yer şurası, medeni halimiz bekar. Ergenlik dönemi sonrasında “kadın” ya da “erkek” olduk. Okullara gittik, “hımm kızım sen nerelisin bakimm?” diye sordu öğretmenimiz. Üniversitede sağcı, solcu olduk, evlendik anne, baba olduk. Bu memlekette bizimle aynı kimlikte olmayanların, “bizim gibi” olmayanların da varlıklarını öğrendik, kürt, laz, alevi, boşnak, ermeni, rum, ateist, gay, lezbiyen, doktor, mühendis, memur, işçi, köylü, kentli v.s, v.s…

Gördük ki “insan” nesnesinin yanında hep bir kimlik, hep bir sıfat var, “onlar” söylemiş, biz “o” olmuşuz. Ya da bize “buyurulan” kadar “insan” olmuşuz. Kendimizi tanımlamaktan, kendimiz olamamışız, bir çerçevenin içindeki bir resim gibi bu hayatta asılı kalmışız, “resmi yapan aile, duvara asan devlet, seyreden ve yorumlayan da çevremizdekiler”…

İçimiz, dışımız, duygularımız, düşüncelerimiz, hayallerimiz önemini yitirmiş, doğumdan ölüme kadar kim olduğumuz, nasıl yaşayacağımız kurgulanmış, öldükten sonra dahi rahat bırakmamışlar, adımızın yanına “rahmetli” kimliğini takmışlar. Tanımımızla, önümüze eklenen kimliklerle “bir şeyiz” biz, yoksa bir “hiçiz”. Tanımımız kadar saygı görebilir, kimliklerimize göre hak veya hukuk sahibi olabiliriz.

Benim profil tanıtımım da yazar, “önce insan sonra da insan…felsefem budur” diye…ama inanın artık şu “insan” nesnesi öyle bir hale geldi ki, “insan” olan da olmayan da kullanıyor ve tüm değerini yitiriyor…sakız gibi ağızlarda, içi dolu mu boş mu, iyice anlamsızlaştı.

Çünkü bu memleketde insanın adı yoktur…niyet öyle gibi görünse de hiçbir şey sadece “insan” kimliğiniz için yapılmaz. Onun için de her şey eğritidir. Ekonominiz de, siyasetiniz de, siyasetçiniz de , yasalar da, devletiniz de, demokrasiniz de…bu memleketde “sadece insan” için hiçbir karar alındığı ve uygulandığı görülmemiştir…öyle söylerler, atarlar, tutarlar ama önce insan anlayışı ile değil. Bu anlayışı her kesimde, her kademede, sosyal yaşamın her noktasında farkedebilirsiniz.

Kimliklerimiz nedeniyle, tüm yaşantımız ipotek altına altına alınmıştır. Özgürce düşünemez, hareket edemezsiniz. Hemen çevrenizi toplum gardiyanları sarar. Sadece kimliklerinize atıfta bulunarak yargılarlar, cezanızı keserler…çünkü siz, karşınızdaki için kimliklerinizle bir “şey” sinizdir ve bu tanımız karşınızdakine ters ise anında yok sayılırsınız. Şu meşhur “ötekileştirme” kavramı da bu şekilde oluşmuyor mu? Sizi sadece insan olarak algılayamayanlar için, hemen “öteki” siniz.

Kalıplara sokulan, tanımların ve kimliklerin arasına sıkıştırılan insanla varılan nokta işte günümüzdeki Türkiye toplumudur… ayrışmış, yabancılaşmış, hoş görüsüz, ön yargılı ve bir diğerine düşman.

Geçenlerde, iş yerinde patron bana soruyor, “siz kartvizit istememişsiniz, neden?"

- Tek kimliğim vicdanım, kartvizitim de beynim...

Anlayacağınız kimliksizim...

3 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Samimi, düzgün sözlerden etkilendim. Teşekkürler.

mikroenjeksiyon dedi ki...

gerçekten elinize sağlık çok etkileyici makale olmuş.

Beran Uzer dedi ki...

okuyarak yazıma değer kattınız, çok teşekkür ederim...sevgiler