Resim sanatına çok özel bir ilgim yok, koşa koşa müzelere giden birisi de değilim, çok ünlü bazılarının haricinde. Resme baktığımda, öyle ressamın hangi duygularla, hangi ruh haliyle figürleri çizdiğini, renklerin ne ifade ettiğini anlamam, tablonun karşısında bir saat oturup, sanatçı ile de bir türlü bütünleşemem…hani derler ya "resim sanki beni içine alıyor”, hiç öyle bir his duymadım. Resimden hiç anlamadım gitti velhasıl…çöp adamı bile zor çizerim, bir yeteneksizlik var bu konuda.
Lakin; Şu satırları buldum, tesadüfen, internette…altında “Frida Kahlo” yazıyordu.
“Sevmekten Ne Zaman Vazgeçtim… Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim. Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim. Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim. Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim. Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim. Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim. Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim. Bencil olduğun için vazgeçtim. Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.”
Frida Kahlo’nun ünlü ve yaşarken sanatı ile ünlenebilen nadir ressamlardan olduğunu, Selma Hayek’in oynadığı bir sinema filmi ile öğrenmiştim. Bir de işin magazinel yönü olarak, Madonna’nın bir Frida Kahlo hayranı olduğunu ve tablolarının çoğunun Madonna’nın koleksiyonunda bulunduğunu duymuştum.
Ancak; Frida Kahlo, beni, resimleri ile değil “Sevmekten Ne Zaman Vazgeçtim” sorusu ve yanıtları ile kendine çekti…ne tuhaf, bu kadar ünlü bir ressamın resimleri ile değil de sözcükleri ile beni etkilemesi, bütünleştirmesi...
Deflarca boşanıp yeniden evlendiği, yine çok ünlü bir ressam olan kocası Diego’ya yazmış bu dizeleri. Öyle tutkulu bir aşkla sevmiş ki; “Başlangıç Diego, Yapıcı Diego, Çocuğum Diego, Ressam Diego, Babam Diego, Oğlum Diego, Sevgilim Diego, Kocam Diego, Dostum Diego, Anam Diego, Ben Diego, Evren Diego” diyerek tanımlıyor O’nu…
Fırtınalı bir evlilikleri olmuş ancak acılar ve fırtınalar asıl Frida’nın kendisinde …
Frida, altı yaşındayken çocuk felci geçirmiş, bir bacağı özürlü kalmış, kendisine "Tahta Bacak Frida" denilmiş. Daha sonra 19 yaşında okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, trenin demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmış. Kazadan sonra hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçmiş, omurgası ve sağ bacağında acılarla yaşamış, 32 kez ameliyat geçirmiş. Ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başlamış, annesi yatağının tavan kısmına bir ayna yaptırmış ve o aynaya bakarak oto-portreler yapmış. Sonra yürümeye başladığında sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başlıyor, sosyalistlerin tartışmalarına katılıyor, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oluyor. Resim yapmaya devam ediyor ve bir gün Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera ile evleniyorlar.
Eşinin aldatmalarına inat, Frida da Diego’yu pek çok kez aldatmış, zaten çocukluğu da genç kızlık dönemi de hep sıra dışı imiş. Sanatçı kişilikler genelde absürd olur, sıra dışı olmasalar zaten üretemezler dersem çok da haksız sayılmam. Pablo Picasso bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" demiş.
Ama resimlerinden sözcükleri kadar etkilenmedim…resimden anlamadığım için galiba.
Frida, Diego’dan vazgeçme nedenlerini sıralıyor ve sonunda diyor ki “Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.” …
Yaşamını okudum ve bunca satır yazdım, Frida’nın resimleri ile değil de sözcükleri ile beni etkilemiş olması…ilginç!
Son döneminde Frida'nın bir bacağı kangrenden kesilmiş. 47 yıllık yaşamının çoğu acılarla geçmiş, sıra dışı yaşamış, yaşamındaki acıları, hüzünleri, tutkuları ve eksiklikleri sanatına yansıtmış…
Bence önce sözcükleri ile sonra da o sözcükleri resmederek acılarını dindirmeye çalışmış…
Ve; Ölmeden önceki son eserinin adını da 'Viva la Vida- Yaşasın Hayat' koymuş…
* İstanbul’da tarihi Pera Müzesi'nde Frida Kahlo ve kocası Diego Rivera'nın eserleri sergileniyor. 20 Mart’a kadar da açık.
* Frida Kahlo’nun biyografisi
* Frida Kahlo’nun resimleri
1 yorum:
"Viva la Vida, Yaşasın Hayat"
İyi bir yıl dilerim!
Yorum Gönder