25 Ağu 2009

Kürt açılımının odak noktası ekonomi olmalıdır

“Vatan bölünmez” diyenler, Türkiye’nin ekonomik olarak yüzyıldır bölünmüş olduğunun farkında değil misiniz?

“Vatan bölünmez”…evet kesinlikle katılıyorum…Vatan, siyasi olarak da, sosyolojik olarak da bölünmemeli, hepimiz belirlenen sınırlar içerisinde “mutlu !” insanlar olarak yaşamalıyız…

Ama…vatan “ekonomik” olarak da bölünmemeli!...Vatan’ın bir bölümü mutsuz ise, yoksul ise, aş ve iş bulamıyorsa zaten o vatan ekonomik açıdan bölünmüş demektir.

Her şeyi bir yana bırakın, doğuda ağır bir “insanlık” sorunu yaşanıyor…Kürt olan da, Türk olan da memleketin doğusunda mağdur durumda. Yoksa bu bölge Türkiye sınırlarına dahil değil midir?

Bu mağduriyeti sadece teröre endekslemek yanlış zira Osmanlı’dan beri bu bölge mağdur…19.yüzyılda bölge halkı, “Ermenileri saklayan, Ruslarla işbirliği yapanlar" olarak nitelendirilip, hakimiyet altına alınmaya çalışılmış hiçbir ekonomik programa alınmamış. 1923 yılındaki Birinci İzmir İktisat Kongresi’nde, “sanayinin bütün bölgelere taşınarak bölgelerarası dengesiz gelişmesinin engellenmesi” kararı alınmış ve bu karar, kalkınmada bir devlet ilkesi olarak gündeme gelmiş, ancak bu ilk ciddi karar hayata geçirilememiş. Çünkü 1915 te çıkan “Tehcir Kanunu” ile bir kısım halk bölgeden sürülmüş, göçe zorlanmış. Bunun sonucunda da bölgede zaten yetersiz olan sanayi ve ticari hayat ciddi bir darbe yemiş. Göçler, yıkımlar bölgenin gelişme potansiyelini azalttığı gibi bölgede sürekli bir ekonomik istikrarsızlık ve güvensizlik kaynağı olmuş. Bundan sonra bölgede ekonomik kalkınma konusunda bir daha dikiş tutturulamamış. 1920-40 arası yaşanan isyanlar, bölgeye yönelik ekonomi politikaları da etkilemiş, bu korku ile sermaye bölgeye ihtiyatlı yaklaşmaya başlamış. Bu dönemde de bölgeye yapılan yatırımlar sadece karakol, cezaevi ve hastaneden ibaret. 1962’de her 100 traktörün ancak 5’i doğu ve güneydoğuda bulunmakta, bunların çoğu ise Urfa, Elazığ, Diyarbakır, Kars, Mardin ve Malatya’da toplanmakta. Tarım alanında bölgede ufak çaplı gelişmelerden edinilen sermayede batıya sanayi sermayesi olarak kaymış. 1960’lardan itibaren Türkiye ekonomisi bir büyüme yaşarken, bölge küçülmeye devam etmiş. 1980’ e kadar verilen tüm yatırım teşviklerinin sadece % 6 sı doğu ve güneydoğuya ayrılmış, bunların da çoğu seçim yatırımı amaçlı. 1980 sonrası ise tam bir felaket. Bölge çapında tarım üretimi düşüyor, sütçülük ve hayvancılık geriliyor, nüfus iyice yoksullaşıyor, işsizlik had safhaya yükseliyor. 1990’da bölgeye ayrılan yüzde 34 lük teşvik, 1995’te yüzde 7’ye düşmüş, yatırım muslukları tamamen kısılmış. OHAL Bölge Valiliğinin 1997 yılı verilerine göre, binlerce yerleşim yerinin boşaltılması sonucu yüzbinlerce kişi bölgeyi terk etmiş, tarım ve hayvancılık aynı dönemde dibe vurmuş.

Görüldüğü gibi, Türkiye büyürken Doğu'su böyle küçülmüş, toplumsal ihtiyaçlarını ve “insanlık sorununu” çözemez bir bölge haline gelmiştir. Doğu’da terörün palazlanma nedeni de bu ekonomik mutsuzuktur. Aç insan ya Allah’a ya teröre sığınır…Yanlış mı?

Türkiye’nin batısı ile doğu arasındaki ekonomik ayrışmayı görmemek mümkün değil. Toplam gelirin yüzde 45’ini büyük şehirler alırken, İstanbul ile doğu illerimiz arasında tam 5 katlık bir gelir farkı var. Güneydoğu’nun Paris’i Diyarbakır’da anası babası işsiz, hiç okula gitmeyen 9 kardeş bulabilirsiniz. Hepsinin hayali İstanbul’a gitmek.

Terörün Türkiye ekonomisine maliyeti 300 milyar dolar…IMF’den 20 milyar dolar kapabilmek için tabiri yerinde ise “anamız ağlıyor”. Savunma sanayiine akan paralarla 10 tane GAP projesi gerçekleşirdi…Biz halen birini bile tamamlayamadık. Bütçe açığında terörün payı yüzde 25. Bugün ekonomik krizlere karşı ince dal gibi sallanmamızın nedeni işte bu terörle mücadele için yapılan harcamalardır. Türkiye’de şu anda açık işsizlik oranı yüzde 14, görünmeyeni ile birlikte % 25. Bunun yarısını Doğu'daki işsizler oluşturuyor.

Terörist öldürdükçe terör bitmez, doğuda terörün en önemli nedenlerinden biri olan ekonomik ve sosyolojik iyileştirmeyi sağlamadan terör bitmez. “Kimlik” üzerinden yapılacak demokratik açılımlar kadar “ekonomik açılımlar” a da gereksinim vardır. Para, terörden korkar, etkilenir…gerektiği gibi dolaşmaz…Sermaye güvenli ortam arar.

Terörün bize neler kaybettirdiği bu kadar netken, terörün sonlandırılması için verilen uğraşılar üzerine manüpülasyonlarda bulunmak “ahmak” lıktır…vatan sadece sınırlarla değil ekonomik bütünlükle de vatandır ve bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin mutlu olmaya hakkı vardır.

Düşünmeliyiz; bunca insanı ve bunca ekonomik kaynağı yitirmek yerine, insanca yaşamak için neler yapmalıyız diye düşünmeliyiz.

Doğunun da batının da ekonomik refahı aynı olmalı ki; biri yer biri bakarken kıyamet kopmasın.

Sebeplerin en önemlisini yani “ekonomik açılım”ı birinci sıraya almadan yapılacak bir “demokratik açılım” ın veya "Kürt açılımı" nın özde değil sözde kalması da kuvvetle muhtemeldir. Ekonomik açılım, beraberinde demokrasiyi de getirecektir...inanın.

Eğer "kardeş" isek, kardeşimizin mağdur kalmasına göz yummamalı ve hep birlikte büyümeliyiz.


Doğu için ekonomik çözüm önerileri bir başka yazıya…

Hiç yorum yok: