Ekonomik kriz, üretimi o kadar ciddi yaralamış ki kolay kolay toparlanamıyoruz.
TUİK, 2009 yılı ikinci çeyreğine yani Nisan, Mayıs, Haziran dönemine ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla(GSYH) değerindeki değişimi açıkladı…Bir önceki yılın aynı dönemine göre GSYH sabit fiyatlarla yüzde 7 azaldı. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde (Ocak, Şubat, Mart) yüzde 13,8 küçülme oranı ile Dünya’nın krizden en çok etkilenen ülkesi olarak rekor kırmıştı. İlk çeyreğe ilişkin bu oran da revize edilmiş ve yüzde 14,3 olarak kesinleşmiş. TUİK
Ekonomide büyüme; Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın bir dönem içinde örneğin üç ay veya bir yılda meydana gelen reel artış oranıdır. Ekonomik küçülme de bunun tam tersi yani eksi büyüme veya fakirleşme oranıdır.
Ekonomideki bu yüzde 7 lik küçülme oranı nereden bakıldığına bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanabilir… “Yine küçüldük, fakirleştik” diyebilirsiniz ya da “Küçülme hız kesti, toparlanma başladı” diye de düşünebilirsiniz.
Ekonomik krizin nedeni finans kaynaklı idi ancak reel sektörü etkilemesi kaçınılmazdı ve üretim çok hızla daraldı. Sanayi üretimi tüm ekonomik faaliyetin motoru, bir ülke ekonomisinin can damarı. Bu damar tıkandığında da hayati fonsiyonların yitirilmesi kaçınılmazdır. Ekonomik küçülme işsizliğin artışı, alım gücünün düşüşü ve bunlara bağlı olarak sosyal problemlerin artması anlamına geliyor.
İyimser bir bakışla ise; 2009’un ilk çeyreğine göre daralmanın daha az olması biraz teselli ve umut vermekte. Enflasyon, faiz oranları, kur gibi temel göstergelerde iyileşme var, dış ticaret açığı ve ona bağlı olarak cari açık azalmakta ancak diğer tarafta kamu açığı artmakta, üretim hacmi daralmakta ve çığ gibi büyüyen bir işsizlik sorunu da var.
Her iki farklı bakış açısının ortak noktası ise, dünyadan ithal ettiğimiz ekonomik krizin bizi teğet geçmediği, krizin Türkiye’de çok iyi yönetilemediği veya tedbirlerin alınmasındaki gecikmelerin reel sektörü fena halde salladığıdır. Ekonomik kriz, üretimi o kadar ciddi yaralamış ki kolay kolay toparlanamıyoruz.
Finans piyasalarındaki kıpırdanmalara bakarak, bayram havası yaratmak suni bir kandırmacadır. Reel sektörle buluşamayan finans piyasası yani reel sektörü canlandıramayan finans sistemi ekonomik krizi daha da körükler. Dünyadaki kriz de böyle oluşmadı mı? Finans sistemi reel sektörle buluşamayınca kıyamet kopmadı mı?
Hane halkının da borçları yüksek seviyede. Kredi kartı borçları 4 milyar TL civarında. Bankaların reel sektöre verdiği ticari krediler ile tüketici kredilerinin geri dönüşlerinde problemler yaşanıyor, takipteki kredilerin miktarı geçen seneye göre yüzde 95 artmış. Kredilerin sorunlu olması bankacılık sektörünün geleceğini tehdit etmez mi?
Ekonomi her yönüyle bir bütün, bir döngü…halkaların dengesi bozulduğunda ve bir de üstüne sistemsiz olarak el yordamı ile idare edildiğinde “krizden çıkış” zorlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder