Ama bu memleket “Türkiye” olsun istiyorum. Bir gün bu memlekette “ben sadece insanım” diyebilecek miyiz?
Daha doğarken ayrışıyoruz, pembe ve mavi kimliklerle, pembe ve mavi giysilerle. İllaki bir yerliyiz…Karslı, Adanalı, İzmirli, Hakkarili v.s, kadın veya erkek, sağcı veya solcu, dindar veya dinsiz, Kürt veya Türk, Müslim veya Gayri Müslim, Alevi-Sünni, zengin veya fakiriz…cinsiyetimizle, cibilliyetimizle ancak “bir insanız” biz.
Hiçbir zaman sadece “ insan ” değiliz…hep bir ön tanımımız mevcut. Ölümümüze kadar bu tanımlarımızla birlikte anılıyoruz. Öldükten sonra bile bir tanımımız var…rahmetli.
İnsanın bu kadar çok tanımının, sıfatının olduğu başka bir dünya ülkesi var mıdır? Bu kadar çok tanımı olunca, Türkiye’de insanın kendisi de bilinci de karmançor ve bulanık.
Tanımımızla, önümüze eklenen kimliklerle “bir şeyiz” biz…yoksa bir hiçiz.
Tanımımız kadar saygı görebilir, kimliklerimize göre hak veya hukuk sahibi olabiliriz. Duygularımız, düşüncelerimiz, yaşam beklentilerimiz, hayallerimiz, umutlarımız…bu vasıflara göre değerlendirilmeyeli çok zaman oldu veya hiçbir zaman olmadı.
Şu yaşadığımız tüm sorunlarımız, sıkıntılarımız veya çözümsüzlüklerimiz de sadece “insan” olarak tanımlanmayıp, illaki sıfatlarımızla tanımlandığımız için ortaya çıkmıyor mu?
Yaşadığınız şehri veya köyü, mahalleyi ve sokağı, evinizi bir düşünün…etrafınızda size sadece “insan” olduğunuzu anımsatacak ne var? Nasıl bir yapılanma içinde yaşıyorsunuz? Yürüdüğünüz yol, kullandığınız vasıtalar, çalıştığınız iş yeri, okulunuz, hastaneniz…kendinizi “insan” olarak hissetmeniz için yeterli mi? Bir deprem olur binlerce insan can verir, bir yağmur yağar, çamurlarda boğulursunuz. Her an yollarda trafik teröründen telef olmanız işten bile değildir. Ya da her an haksız bir uygulamayla karşılaşıp, zulüm görür veya eziyet çekersiniz…bunların hepsi Türkiye’de mevcut, aksini iddia edebilir misiniz?
Çünkü bu memlekette insanın adı yoktur…niyet öyle gibi görünse de hiçbir şey sadece “insan” kimliğiniz için yapılmaz. Onun için de her şey eğritidir. Ekonominiz de , siyasetiniz de, siyasetçiniz de , yasalar da, devletiniz de, demokrasiniz de…bu memleketde “sadece insan” için hiçbir karar alındığı ve uygulandığı görülmemiştir…öyle söylerler, atarlar, tutarlar ama önce insan anlayışı ile değil, önce “ben” anlayışıyla. Bu anlayışı her kesimde, her kademede farkedebilirsiniz.
Bu nedenle tüm yaşantınız da ipotek altına altına alınmıştır. Özgürce düşünemezsiniz, özgürce hareket edemezsiniz, hemen çevrenizi toplum gardiyanları sarar. Sadece kimliklerinize atıfta bulunarak yargılarlar, cezanızı keserler…çünkü siz, her karşınızdaki için tanımlarınızla bir “şey” sinizdir ve bu tanımız karşınızdakine ters ise anında yok sayılırsınız. Şu meşhur “ötekileştirme” kavramı da bu şekilde oluşmuyor mu? Sizi sadece insan olarak algılayamayanlar için, hemen “öteki” siniz.
Kalıplara sokulan, tanımların ve kimliklerin arasına sıkıştırılan insanla varılan nokta işte günümüzdeki Türkiye toplumudur… ayrışmış, yabancılaşmış, hoş görüsüz, ön yargılı ve bir diğerine düşman.
Türkiye’de “insan” ihmal edilmiştir, hatta "hiç" sayılmıştır.
İnsanın sadece “insan” olarak tanımlandığı bir memleket istiyorum…ama bu memleket “Türkiye” olsun istiyorum.
Ben Türkiye’li bir insanım, çok şey mi istiyorum?
1 yorum:
Bence çok şey istiyorsun. Sen bakma "İnsan sadece haklarıyla insandır" sloganını atan İnsan Hakları savunucularına.
Ayrımcılığın dik alasını ilk önce onlar yapıyor. Hele bir İnsan Hakları Derneğine yolun düşerse bana hak vereceğinden eminim.
Ayrıca yeryüzünde insanı sadece insan olarak tanımlayan hiç bir ülke yok.
Hatta belki tartışılması gereken bir konu bile olabilir, insanı insan olarak tanımlayan bir ideolojide yok.
Saygılar.
Yorum Gönder