“28 Şubat süreci bin yıl sürecek” demişti, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu…28 Şubat süreci bin yıl sürer mi bilinmez ama şu bir gerçek ki; bu ülkede ordu ne zaman demokrasiye müdahale etse olan siyasi iktidarlara değil, halen başta demokrasi olmak üzere pek çok sorunla boğuşmak zorunda kalan Türkiye’ye oluyor…sanırım ordu da artık bunun farkındadır!
28 Şubat, kimileri için demokrasinin asker eliyle yeniden kesintiye uğraması ya da postmodern darbe, kimileri için irticaya karşı gerekli bir müdahaleydi…Ancak İranlaşma korkusundan yola çıkılarak gerçekleştirilen bu postmodern darbe sonrasında meydana gelen bankaların hortumlanması olayları, bir gecede zenginleşen sermaye grupları ve kişiler düşünüldüğünde, sürecin nasıl bir rant paylaşımına çanak tutmuş olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
28 Şubat süreci, Türkiye’nin siyasal ve sosyal dengesini bozmasının yanısıra ekonomiyi de çığırından çıkardı…Türkiye’nin 50 milyar doları 28 Şubat sürecinde heba oldu gitti. Bankalar, postmodern darbeden sonra adeta devlet parasını hortumlamak için kullanıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük banka operasyonu yapıldı, bankalara el konuldu, hortumcular tutuklanarak hapse gönderildi. İşin ilginç yanı, 28 Şubat döneminde, batan bazı bankaların yönetiminde emekli generaller de vardı. Ancak kimse onlara dokunamadı. Etibank, Interbank ve Sümerbank’ın danışmanlarının hep paşalardan oluşması sizce bir tesadüf müydü?
28 Şubat’a nasıl gelinmişti? Bu süreç 1990’ların başına dayanır. Bundan önceki darbelerde olduğu gibi yıllara sari bir ortam yaratma çalışması ve karanlık eller mefhumu yine devredeydi.
28 Şubat öncesi süreci kısaca hatırlayacak olursak; Turgut Özal’ın emriyle Kürt raporunu hazırlayan Adnan Kahveci’nin şaibeli bir trafik kazasında ölümü, Uğur Mumcu Suikastı, devlet yönetimine farklı bir anlayış getirmeye çalışan Turgut Özal’ın halen şaibe taşıyan ani ölümü, Sivas katliamı, Gazi Mahallesi olayları, Baykal'ın genel başkanlığının ardından DYP-CHP koalisyonun sonlanması, ülkede siyasi otorite boşluğu, örtülü ödenek skandalları, 1996 seçimleri ve sandıktan birinci parti olarak çıkan Refah Partisi’nin, Doğru Yol Partisi ile oluşturduğu koalisyon dönemi ve Necmettin Erbakan’ın mantıksızca coşması, siyaseti gerecek düzeyde yaptığı anlamsız ve hatta trajikomik çıkışları.
28 Şubat’ın öncesinde yaşanan bu olaylar, Erbakan’ın İran ve Libya ziyaretleri, cübbeli sarıklı tarikat liderlerine Başbakanlık konutunda verdiği iftar yemeği, Aczmendilerin lideri Müslüm Gündüz’ün müridi Fadime ile yarı çıplak basılışı gibi bir dizi olaylarla “Türkiye elden gidiyor, batı çağdaşlığından irticaya kucak mı açıyor, İranlaşıyor muyuz” korkusuna dönüştü.
Ayrıca 28 Şubat darbesi, Susurluk’da açığa çıkan, ucu Tansu Çiller’e kadar dayanan bir suç şebekesinin de üstünü örtmeye, hatta bugün Ergenekon denilen canavara dönüşmesine de yarayacaktı. Öyleki; Susurluk’un üzerinin örtülmemesi için 1 Şubat akşamı saat dokuzda başlayan ‘Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’ eylemi bir anda nasıl olduysa “Türkiye laiktir laik kalacak” eylemine dönüşüverdi. Bu güçlü sivil insiyatifin, Susurluk’u protesto etmesi bile postmodern darbe ortamı için kullanıldı.
Ve nihayet 4 Şubat sabahı, Sincan sokaklarında tankların yürüyüşü… 26 Şubat tarihli gazetelerde ise “Gözler Cuma'da” manşeti ile "Rejime ve laikliğe yönelik tehditlerin masaya yatırılacağı MGK'nın 28 Şubat’ta toplanacağı” bildiriliyordu.
28 Şubat 1997 sürecine imzalar atıldı ancak olay elbette sadece bir Milli Güvenlik Kurulu bildirisi değildi. Sürecin öncesi ve sonrası gelişmeler incelendiğinde ortaya çıkan, doğrudan müdahale yerine sert bir balans ayarıydı… demokrasiye postmodern bir darbe ile yine sekte vurulmuştu. Medya da durumu tava getirmiş ve alkışa başlamıştı bile.
28 Şubat sonrasında; Refah Partisi kapatıldı ama 5 yıl sonra, Refah kökenli R.Tayyip Erdoğan’ın yüzde 47 ile iktidar olması, bu ülkede darbelerin hiçbir işe yaramadığını aksine halkın darbeleri artık istemediğinin bir kanıtı oldu…
28 Şubat sürecinde; 50 milyar dolar birilerinin rant hanesine yazılırken, pek çok siyasi ve sosyal sorunla birlikte Türkiye’nin zarar hanesine yazılmıştır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder