8 Haz 2010

Samimiyetinizde samimi misiniz?

Yoksa samimiyetiniz sıkıştırıldıkça patlayacak bir gaz kütlesi ya da üfleyince sönecek bir sabun köpüğü mü?

Vur demi dostluğa, aşka, sevgiye, ilişkilere…karşınızdakine güven veremiyorsanız, güven kaybı da insan kaybı da ne kadar çabuk olur, bir çırpıda yitirirsiniz dostunuzu, aşkınız, sevgilinizi…sevgiyi!

İlişkilerde gerçek samimiyet, “yaşamı tüm boyutları ile paylaşmak” demekse eğer, peki hayatımızın hangi boyutlarını kiminle, nasıl, ne kadar paylaşabiliriz? Ya yakınlaştıkça acı çekersek, yakınlaştıktan sonra güvenimizi yitirirsek!...işte bu duygular da aslında bizi samimiyetden uzaklaştırıyor sanırım…gerçekten samimi olmaktan alıkoyuyor. Yeniden arkadaş, dost edinmek, yeniden sevgili olabilmek için şöyle bir durup düşünüyoruz, belki de yeniden sevmemek için önlemler alıyoruz…samimiyetimiz gittikçe samimiyetten uzaklaşıyor!

Aslında tam olarak “samimiyet” nedir ya da ölçütü nedir? Ne yaparsak, nasıl davranırsak, konuşursak karşımızdakine samimiyetimize inandırabiliriz…belki de samimi olmak istemiyoruz, kapalı kalmak işimize geliyor, hani tam tabiri ile “açık vermek” istemiyoruzdur. İlişkilerimizde fazla samimiyet gösterip, dışarıdan bakıldığında farkedilebilecek kadar açık olmak tercihimiz olmayabilir…bu durumda karşımızdakinin de samimiyetini sorgulamak hakkına sahip değiliz ama!

Ya da samimiyetimiz yanlış algılanabilir düşüncesi ile de çekingen kalabiliriz, kendimizi kapatabiliriz…bu sefer de yine kaybeden olabiliriz!

Kişinin samimiyet derecesini, sevgi ve dostlukla mı, kin ve nefretle mi yaklaştığını anlayabilmek, egosu fazla mi şişmiş yoksa şişirmek için çaba mı gösteriyor, bunları ölçümleyebilecek bir samimiyetmetre henüz keşfedilmemiş…

Benim için samimiyet, bir kişiye ve olaylara karşı hissedilen gerçek duyguların gösterilmesidir. Birini severseniz seversiniz, onunla paylaşırsanız bu her durumda devam eder, kızdığınızı da söylersiniz, endişenlediğinizi, gücendiğinizi, sevindiğinizi, bir şey hoşunuza gittiğinde de söylersiniz.

Samimiyet; iç olma halidir.
İçimden geldi de onun için halidir. Kendin olma halidir. Maskelemediğimiz tavır ve duruşlarımızdır. Biraz mütevazi, biraz çekingen, biraz atak, ama gerçek davranışlarımızdır…

Kapınızı sonuna kadar açarsınız ki bu benim için çok önemlidir, ama bir bakarsınız bu samimiyet ve iyi niyet kapılarınızı açtığınız andan itibaren, bu kapıdan ne samimiyet ne de iyi niyet geçer. Sadece içinde insan sevgisi ve saygısı olmayanların kişisel egoları, kompleksleri ve mutsuzlukları eşliğinde büyük bir gaz kütlesi geçmeye çalışır. Tabi siz yine de empati kurma yoluyla gördüklerinize, tecrübelediklerinize inanmak istemez ve hep daha anlayışlı olmaya çalışırsınız. Ta ki bu gaz kütlesi şişe şişe sizin o iyi niyet kapılarınızı zorlayıp orada sıkışına kadar…sonrası kayıp sevgiler, yitik ilişkiler!

Vur demi politikaya, sözü getirmeden edemeyeceğim..hani hep sorguluyoruz ya şu politikacı, bu politikacı acaba söylemlerinde samimi mi? Çünkü kimi insanlar karşılarındaki kişileri etkilemek için yapmacık tavırlara başvurabiliyor ve buna en çok siyaset arenasında şahit oluyoruz.

Bakıyorlar, inceliyorlar, karşısındaki topluluk en çok hangi tavırlardan, hangi düşüncelerden daha kolay etkilenecekse, içlerinden gelmediği ya da o şekilde düşünmedikleri halde, karşı tarafı hoşnut edebilmek için o şekilde görünmeye çalışıyorlar…samimiyetsiz davranıp, iki yüzlü politikalar geliştirebiliyorlar…yok mu örnekleri, doluuu! Bir politikacının her tavrının, her söyleminin yapmacık olduğunu bilmek, bizi de tedirgin ve güvensiz yapıyor!

Galiba samimiyet, karşındakine “güven vermek” demek oluyor..evet bence tam anlamı ile bu oluyor…

Güven verelim, güven alalım, kalbimizle dinleyip, beynimizle irdedeleyip, ön yargısız ve samimiyetle yaklaşalım, ama gaz kütleleri ile sabun köpüklerine karşı da tedbiri elden bırakmayalım…derim.

Samimi sevgi ve dostlukla...

Hiç yorum yok: