Aynı noktaya gelip sıkışıyoruz…Öcalan diyor ki; ‘Beni çıkartın. Terörü birkaç gün içinde bitiririm”.
İmralı’daki avukat görüşmesinde, “1 Haziran’dan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim, örgüt Kandil’de, kendi kararlarını kendileri alırlar” dediğinde bunun açıkça bir tehdit, bir meydan okuma olduğunu anlamamak mümkün değildi. Ancak AKP bu tehdidi yeteri kadar algılayamadı, ciddiye almadı, tıpkı açılımı iyi yönetemediği gibi stratejik bir algı hatası yaptı…sonuç yine aynı, şehitler, ağlayanlar, gittikçe daha da gerilen bir toplum.
PKK yine eski terör yöntemleri ile, korku ve panik ortamı yaratarak, bir yandan Kürt halkına “demokratik açılım bir aldatmacadır, sizin hak ve hukukunuzu ancak biz koruyabiliriz” imajını yerleştirirken, diğer yanda devlete “muhatabanız Öcalan’dır, İmralı’yı dikkate almadan Kürt halkı ve terör için ne siyasi ne de askeri hiçbir çözüm üretemezsiniz” mesajını vermek niyetinde…Yani terörün insanlar ve iktidar üzerinde yaratacağı panik ve korku duygusunu istismar ederek “var olma” çabasında diyebiliriz.
Zira aksayarak gitse de, demokratik ve siyasi çözümler içeren bir açılım kelimesi bile PKK yı rahatsız ediyor. Sadece PKK’yı değil, devletin içine konumlanmış bir takım karanlık odakları da rahatsız ediyor.
PKK’nın Kürt toplumunun nabzını, iktidardan daha iyi tuttuğu açık… Açılım Kürt toplumunda bir heyecan yaratmıştı ancak Habur rezaleti, KCK operasyonları, taş atan çocukların durumları algıda değişiklik yarattı, o heyecan kalmadığı gibi açılımın bir kandırmacadan ibaret olduğunu düşünmeye başladılar. İşte İmralı ve Kandil, yeniden şiddetini artırdığı terör eylemleri ile şimdi bu algıyı kullanıyor, siyasi çözüm üretilmediği görüşüne tabanından destek sağlama düşüncesinde.
Aslında PKK’nın ulaşmak istediği tek nokta Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması ve siyasi anlamda Kürt toplumunun temsilcisi olarak kabul ettirilmesidir.
Peki, Öcalan’la görüşülemez mi? Zaten Apo, zaman zaman devletin bazı kadrolarının kendisiyle görüştüklerini söylemişti...
Evet, ben de aynen sizin şu anda düşündüğünüz gibi düşünüyor ve diyorum ki; 30 yıldır binlerce şehit verdiğimiz bir savaşın karşı tarafında yer alan, acımasızca insanları öldüren bir “bebek katili” ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti masaya oturur mu? Yıllar yılı “terörist başı” dediğimiz birisi nasıl Meclis’e girer?
Bir yandan da mantığım diyor ki, belki de görüşülebilir, direk muhatap olunmasa bile Kürt kökenli milletvekilleri, aydınlar, akil adamlar, Kürt demokratlar aracılığı ile görüşülebilir. Bu düşüncemi terörden panikleyen halktan birisi gibi değil, madem bu bir savaş, savaşın da iki tarafı vardır ve barış için taraflar bir araya gelebilir mantığı ile dile getiriyorum.
İmralı’ya gidecek bir heyet, önce silahların susturulması koşulu ile bu diyaloğu başlatamaz mı? Öcalan’ın siyasi iradesi, PKK’yı eylemsiz hale getirip, Türkiye dışına çıkaramaz mı?
Zira, BDP risk almıyor, üzerinde PKK ve İmralı’nın etkisi büyük. Daha önce DTP’ye yaptıkları gibi BDP'nin siyasi rolünü her aşamada devreye girerek elinden alıyorlar ve partiyi apolitikleştiriyorlar. Dağdaki PKK yönetimi arasında da görüş ayrılığı olduğu aşikar, içlerinde bölünme var, kimi savaşmaktan yana kimi siyasete daha yakın. PKK şu anda bir çöküş içinde, taşeronlaşma eğilimi de bunun göstergesi değil mi?
Abdullah Öcalan gayet iyi biliyor ki Kürt toplumunun sadece beşte biri olan tabanla nereye kadar gidebilir? Onun dışındaki Kürtler, şiddete bulaşmamış, demokratik mücadeleye hala devam ediyorlar. Halkta taban bulmayan bir halk hareketi başarısız olmaya mahkumdur ve kendi kendini bitirir…Evet, Öcalan bunun farkında ki "Parlamento'dan karar çıkarsa, hükümet temsilci gönderip beni muhatap alırsa terörü durdururum" mesajı ile zafiyetini ele veriyor.
Ben diyorum ki, Öcalan'ı şiddetin durması adına dikkate almak zorundayız, ancak Kürt sorununun temsilcisi olarak dikkate alınamaz. Bu sorunun siyaseten çözümü için iktidarla birlikte sivil toplum örgütleri, aydınlar ve parti ayırmaksızın Meclis’te yer alan Kürt Milletvekillerine çok iş düşüyor.
Tabii ki tüm bu aşamada, devletin de Kürt halkına sahip çıkması gerekiyor. Abdullah Öcalan’ın ve PKK’nın, Kürt halkı üzerindeki vesayeti bir şekilde sonlandırılabilmeli…
Her iki halkın da sağ duyu ile birbirine kenetlenmesi şart, ancak bu şekilde terör örgütünün elindeki sermayeyi tüketebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder