14 Mar 2011

Japon mucizesi 8.9’a dayanıklıdır

Tek ihtiyaçları kâğıttan bir turna kuşu...

Onlar, 2.dünya savaşında milyonlarca kayıp veren, atom bombaları ile yeryüzünden silinmek istenen bir ülkenin insanları.

Onlar, bunca yerle bir olmuşluktan sonra, dünya litaratürüne “Japon Mucizesi” diye geçen bir başarı öyküsünün de kahramanları.

Sevimli ve mütebessim yüz ifadelerinin ve çekik gözlerinin arka planında sürekli bir öğrenme ve gelişme sevdası, mükemmele ulaşma tutkusu, sorumluluk ve dayanışma bilinci, çalışkanlık, prensipler ve hep insana saygı var.

Depremim yıkıcılığını dünyaya Japonlar öğretti. Dayanışma ve deprem bilincini en üst düzeye çıkartarak, depreme karşı alınabilecek önlemlerin tümünü en ciddi şekilde uygulayarak depremin yıkıcı etkisini minimuma indirdiler.

11 Mart 2011’de 8,9 şiddetindeki korkunç bir depremle yeniden karşı karşıya geldiler. Marmara depreminin 50 katı büyüklüğünde bir deprem bu, ancak bu defa deprem tsunamiyle okyanustan ulaştı Japonya kıyılarına ve Japonya depremin yarattığı dev dalgalara karşı koyamadı. Uçak hızıyla kıyıya vuran dev dalgalar önüne ne gelirse yuttu.

Şimdi bu çekik gözlü sevimli insanların yüzünde hüzün var. Tıpkı atom bombasının nükleer etkisinden hastalanarak hastaneye yatan 12 yaşındaki kız çocuğu Sadako Sasaki’nin yüzündeki gibi. Sadako’ya aynı hastahanede yatan yaşlı bir kadın demişti ki “bizim bir efsanemize göre kâğıttan 1000 turna kuşu yaparsan, Tanrılar seni görür ve sağlığına kavuşursun”. Sadako’nun ömrü 644. turnayı katlarken son buldu. Arkadaşları eksik kalan turnaları katlayıp onunla birlikte gömdüler. Daha sonra, dünyanın her yerinden Japonya’ya milyonlarca kâğıttan turnalar gönderildi. Kâğıttan turna barışın ve dostluğun sembolü oldu.

Ben de Japon halkına kâğıttan bir turna gönderiyorum ve acılarını paylaşıyorum…

Deprem bizi de vuruyor, ama biz yaşadığımız acılardan ders almasını bilen bir toplum değiliz. Biz dayanışma kültürüne sahip bir halk da değiliz. Deprem olur, depremden çıkar sağlamaya çalışırız. Düşünün ki dünyada her 5 depremden biri Japonya’da meydana geliyor. Ancak onlar artık işini asla şansa ve kadere bırakmıyorlar.

1995 yılında yine Japonya’nın Kobe şehrinde meydana gelen 7.3 şiddetindeki depremde yaklaşık 6 bin kişi öldü. 1999’da yaşadığımız ve halen yaralarını saramadığımız 7,5 şiddetindeki Marmara depreminde ise 50 bin kişi hayatını kaybetti.

Japonlar, geleneksel yapısı nedeniyle çok iyi organize olabilen bir toplum. Afet eğitimleri kültürlerine iyice yerleşmiş, çok büyük bir ciddiyetle konuya yaklaşmışlar. Bu anlamda son depremin zararlarını en fazla 2 sene içerisinde toparlarlar.

Japonlar üretmeye ve ekip çalışmasına programlanmış bir halk, düzgün bir akıl ve ahlak yapısına sahipler. Onca badireler atlatmış, yerle bir olmuş bir ülkeyi çalışkanlıkları ve insan odaklı disiplinleri ile kısa sürede dünyanın en ileri ülkelerinden birisi haline getirdiler.

Şu anda ekonomileri 2008 krizinden sonra toparlanma aşamasına girmiş durumda ancak halen dış borç yükü bir hayli fazla. Her ne kadar “5,5 trilyon dolarlık ekonomi 8.9’ luk sarsıntıyla durdu” denilse de, çoğu dev firmalar, fabrikalar üretimi durdurmuş olsa da, Japonya bu tür felaketlere aynı durumdaki pek çok ülkeden daha fazla hazırlıklı olduğu için, yeniden inşa faaliyetleri üretime ve ekonomiye daha çok ivme bile kazandırabilir.

Tsunami Japonya kıyılarını vurdu ancak ekonomide tsunami etkisi yaratmayacaktır. Çünkü dünya Japonya’nın depremle baş etme kapasitesine güveniyor. Japonya'da daha önce de çok büyük depremler gördü fakat her seferinde hızla önlemlerin aldı, alt yapısını her depremde daha da sağlamlaştırdı.

Ancak henüz kesin sayısı bilinmeyen kayıpları geri getirmenin yolu tabii ki yok!

Biz ise yine ders almayız…atın ölümüne arpayı yakıştırır geçeriz!

1 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

"Ben de Japon halkına kâğıttan bir turna gönderiyorum ve acılarını paylaşıyorum…"
Dostlukla...