Politikacılarımız ve siyasi partilerimiz, bir kaç yıl öncesine kadar internetin seçim kampanyalarında nasıl kullanılabileceği ve sosyal medyanın siyasette ne kadar etkili olabileceği konusunda bihaberdiler, bu tip bir bilinçleri de yoktu…ta ki Barack Obama 2008’de başarılı bir sosyal medya stratejisi sonucunda Başkan seçilene kadar.
Obama başkanliğa giden yolda Facebook, Twitter, YouTube gibi sosyal medya mecralarına ağırlık vermiş, SMS yoluyla tek tek insanlara ulaşmıştı. Çünkü kampanyasını televizyon izlemeyen, gazete okumayan ama bu tip sosyal ağları yoğunlukla kullanan geçler üzerine kurgulamıştı. Sloganı da “değişim” oldu.
Bunun üzerine bizim demode politikacılarımız bir bir sosyal ağlarda boy göstermeye başladı. Ancak Obama’nın kötü ve komik taklitleri oluştu.
Başbakan R.Tayyip Erdoğan, sosyal medyaya çok uğramayan bir politikacı. Hatta siyasette yaygınlaşan Twitter kullanımı için “twitter mwitter ile olmaz. Tezek kokusunu hissedeceksiniz” demişti. Ancak partisinin milletvekilleri sosyal medyayı çok sevdiler, akıllarına ne gelirse konuşuyorlar. Bu arada Meclis’te uzun uzun konuşmaya alişan milletvekillerinin 140 karakterle Twitter’da konuşmaya kalkması bir hayli komik diyaloglara sahne oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabında çoğu zaman partili sosyal medya uzmanları onun adına konuşuyorlar. Bu işi en iyi yapan Gürsel Tekin ve Melih Gökçek…sosyal medyanın polemik kralları.
Türkiye’de politikacılar ve siyasi partilerin sosyal medyanın önemini ve etkisini tam olarak kavrayamadıklarını düşünüyorum. Obama Twitter kullanıyor, ben de kullanayım diyerek sosyal medyaya bilinçsizce atlamakla bu iş olmuyor. Zira karşınızda inandırıcılık ve samimiyet bekleyen, her biri sosyal medya mecralarında deneyimli milyonlarca insan var. Bu insanlar siyasetçiden anında yanıt bekliyor, etkileşime girmek istiyorlar.
Facebook ve Twitter’ı sadece bir duyuru aracı olarak kullanmak siyesetçiye bir sosyal medya vasfı kazandırmaya yeterli değil. Halkın arasaına inmek için artık tezek koklamaya da gerek kalmadığı bir teknolojik dünyada yaşıyoruz. Sosyal ağlarda samimiyetle var olmak, miting alanlarındaki monologlardan, bayraklarla ve afişlerle görsel kirlilik yaratıp insanları bıktırmaktan çok daha doğru ve etkili.
Obama, 2012 yılı seçimlerine şimdiden hazırlanmaya başladı. Facebook uygulaması “Var mısın? (Are you in?) ile nabız yokluyor. Yine çok etkili bir kampanya yürüteceği aşikar. Bizim seçimler iki ay sonra, siyasi partilerimiz ve siyasetçilerimiz Facebook ve Twitter’da boy gösteriyor ancak yeterli değil. “Halka nasıl daha etkili ulaşabiliriz” sorusuna ciddi anlamda yanıt aramaları gerekiyor.
Seçmenlerin sosyal medyada ikna edilebilmesi çok önemli. Zira artık halk sadece dinlemek istemiyor, söz hakkı da istiyor. Sosyal medyada, bloglarda yazıyorlar, yorum yapıyorlar. Bugün bütün dünyada sosyal medya, propaganda ve dijital siyasetin en önemli aracı haline geldi. Halk artık seçimden seçime kendilerini ziyaret eden siyasetçilere prim vermiyor, samimiyesiz politikalar yerine somut çözümleri hem dinlemek hem de tartışmak istiyor. Siyasetçi için de daha fazla insanla direkt temas olanağı artık sosyal medyada.
Sonuç olarak; günümüzde sosyal medyaya çıkmak halka daha yakın olmak demektir. İnternet aynı zaman sosyal bir teknoloji, fikir ve düşünce ağıdır. Sosyal ağlar üzerinden bir fikri iletmek, inandırmak çok daha kolay. Seçimlere az bir zaman kala, klasik seçim kampanyaları tüm hızıyla başlayacak. Ancak sosyal medya araçlarını daha etkin kullanabilen bir seçim kampanyanın başarı şansı daha yüksek olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder