Hadi yaz, içine çöreklenen tuhaflığı anlat, dile getirmeye bile korktuğun, beyninden habire itelediğin o tuhaf duyguyu yaz.
Parmaklarım kavyenin tuşlarında dolanıyor, bir yandan mause ile haşır neşir olurken diğer yanda tüten sigaramdan bir iki fırt çekiyorum… olmazsa olmazım kahvem sol tarafımda, ne de yakışıyor hınzır, ağır tahrik var, ‘yaz diyor, yaz’.
Bir ay kadar oldu, bir hafta arayla aynı şekilde kaldırıma kapaklandım…ilkinde sağ dizim, ikincisinde sol dizim parçalandı, çocuk gibi, iki dizim birden yara bere içinde. Ağrılar geçti, yaralar kabuk bağladı ama bir ayda zar zor toparladı kendini. Yaralar artık geç iyileşiyor, vücut yeni hücreleri geç üretiyor, zorlanıyor.
Sanırım bana bişiler oluyor…yaşlanıyorum. ‘ Ohooo, günaydın, yeni mi farkettin?’ Evet, yeni farkettim! Aklıma bile getirmiyordum, yakıştıramıyordum, kendimi sabitlemiştim bir zamana.
Hadi canım sende, o sabitlediğini sandığın zaman, aslında yaşlanmaya başladığını anladığın zamandı. Birkaç sene idare ettin, imkansızın ne demek olduğunu anlamak için alışma dönemine ihtiyacın vardı, o dönemi yaşadın işte.
Garanti süren çoktan dolmuştu ama kabullenmek istememiştin, süper anane olacağım diye kendi kendini kandırdın…al sana süper anane, kaldırım taşına yapışınca, yaraların geç iyileşince kafana dank etti mi şimdi? İki dizi birden yaralı bir süper anane, şimdi dersin tabii ki ‘sanırım bana bişiler oluyor’ !
Anlamalıydın halbuki, kabullenmeliydin…Uyku saatlerin azaldı, 5 saat uyudun mu eyvallah diyorsun. Nelerden el ayak çektiğün düşün, artık neler seni zorluyor?
Kendini denemek için basamakları ikişer ikişer çıkıyorsun, kapıya ulaştığında sanki olimpiyatlarda birinci olmuş gibi bir sevinç, bir gurur… ne oluyoruz hocam? Evine girince dilin dışarı sarkıyor ama, naber? Komşu kapının göz deliğinden bakıyorsa eğer (ki böyle bir komşum var) diyordur ki ‘ kafayı yemiş bu’…eh haklı da, yani…
Son yıllarda pek bi sakinsin, pek bi hoş görülüsün, umursamaz bir tavırlar, bir hiçlik hali… ‘evim evim güzel evim’ diye diye sınırlarını da daralttın.
Hani o her şeyi değiştirebilirim halin, hani gücün var mı değiştirmeye?…anca yazıya vurdun kendini, işte böyle. Hayatın bilmecesini çözdün de hocam, yanıt vermek için taakatin kalmadı.
Yapılacaklar listen bomboş, hayat listen kabarık olsa ne olur olmasa ne olur…olgunluk, tecrübe diyorsan eğer, sadece kendini kandırırsın,
Diyorlar ki ‘yaşlanınca görüş açısı genişliyormuş’!... Bünyenin açısı bozulduktan sonra görüşün geniş olsa ne olur, dar olsa ne olur…geniş görüş açısını dizindeki yaralara melhem olarak mı süreceksin! O işi eczacının verdiği pomat da yapıyor.
Sen iyisi mi ufaktan ufaktan kabullen artık, yola girdin kızım…cebinde özlemler, hafızanda anıları biriktirmeye başla, birkaç sene sonra onları da bulamayabilirsin.
Bu işin yatalaklığı var, ördeği var, alt bezi var…töbe töbeee, allah korusun. Bak gördün mü, hadi itiraf et beyninden geçeni, ne düşündün şimdi? ‘Allah temiz ölüm versin” dedin di mi? İşte şimdi anladın mı hanyayı konyayı, yaşlanmak bu dur işte, yaşlandığını hissetmeye başladığında zaten yaşlanmışsın demektir.
… böyle üç nokta yanyanayı yazılarında ne çok kullanıyorsun, hayata bir şey mi demek istiyorsun yoksa? Devamı mı var demek, bir önceki ile bağlantısı mı var demek? Geçmişi anımsayıp, yola devam mı demek? Her şeye rağmen yaşamdan kopmamak mı demek?
‘Her yaşın ayrı bir güzelliği varmış’… palavra! Kendinle barışmak, yaşlılığınla barışmak için uydurulmuş en adi yalan bu. Eller hiç yalan söylemiyor, bi bak ellerinin üstündeki ha yırtıldı ha yırtılacak o ince deriye...gördün mü şimdi gerçeğini!
İnanma bu palavralara…sen iyisi mi iyice bi salla, iyice bi gevşe, rahatla, bak süre azalıyor.
Yapılacaklar listesinin en başına da yaz…”ha gayret”…
İşte...yaşamın en gerçeğini dizmiş dizelere, Murathan Mungan…
çok gerilerde kaldı
bizi bazen bir şiirin uyandırdığı sabahlar
durup dururken içimizde parlayan sevinç, tutuşan ümit
çok gerilerde kaldı
hayatı budalaca seven yanımız
çok gerilerde...
şimdi dönüş yolunun
karanlık düşüncelerinden yorgun
aynalarda unutkan dalgın bakışlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder