Bir yorumda okumuştum, hatırlayamıyorum şu anda, hangi yazıdaydı? “Kafamı bulandırmayın…Düşmanım kim? Dostum kim?... Bilmek istiyorum” diyerek öfkesini dile getiriyordu.
Birbirimizi anlayamamanın, birbirimize yabancılaşmanın en somut göstergesiydi bu sözcükler…Kim düşman? Kim dost? Benden olmayan kim, öteki kim, bilelim ki gardımızı ona göre ayarlayalım.
Ne fena bir psikoloji…kendini sürekli güvensiz hissetmek!
Bir iki kuşak öncesine kadar bu güvensizlik duygusunu pek hisseden yoktu…çok güvenli oldukları için değil ama, memleket problemlerini sorgulayıp kurcalamadıkları, ne verilirse, ne dayatılırsa bilinçsizce kabul ettikleri için. O zamanların ikliminde, güven nedir, güvensizlik hangi durumda oluşur, fazla bilinmiyordu böyle şeyler, takan da yoktu…hani tabiri caizse yuvarlanıp gidiyorlardı, öylesine…
Ama dünyada bir şeyler değişiyordu…değişti. İnsanlar ayrıştı, koşullar zorlaştı, menfaatler ön plana çıktı…paylaşılamayanlar kapanın elinde kalmaya başladı. Bir de üstüne başdöndüren hızdaki teknolojik gelişmeler, internet çağı, bilgi çağı.
Çok farklılaştık çok, farklılaştıkça azaldık, içimize kapandık… bir birey olarak tek başımıza çoğalmayı becerebilseydik, toplumu da çoğaltacaktık ama olmadı…hele bu topraklarda bu işler baya bir zor.
Şimdi düşünüyorum da; başımıza bir felaket gelse, bir kriz oıluşsa, bir müsibet musallat olsa, biz nasıl bir araya geleceğiz? Bu kadar ayrışmadan sonra, birbirimizin yaralarına nasıl derman olacağız?
Bir “Türklük” tutturduk, bulaştırmadığımız yer kalmadı…reddettikte ne oldu ötekilerini! “Sen Kürtsün, Sen Ermenisin, Sen Alevisin, Sen Çingenesin, Sen Hristiyansın, Sen Başörtülüsün, Sen sağcısın, Sen solcusun”…hay senin “sen” ine!
Bunca farklılıkları reddederek, hani o çok meşhur genlerimizde var olan merhameti, sevgiyi bir diğerinden esirgedikte ne oldu?
Gazetelerin 3.sayfa haberlerine bakın, anlayın işte ne olduğumuzu… seçim konuşmalarına daha doğrusu dalaşmalarına bakın, anlayın ne hale geldiğimizi!
Artık şiarımız oldu…”bana ne”! Gemi fırtınada sallanıyor…”bana ne, beni ilgilendirmez”! Fareler gibiyiz, kaçıp kurtulmaya çalışan! Özgür, egoist ve de tek başına mutlu fareler…
Sevdim ben bu AKP’nin seçim şarkısını…aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz…güzel bir çalışma olmuş. Her ne kadar herşey güllük gülistanlık olacakmış gibi bir hayal alemi gösterilse bile!
Asıl mücadele seçimlerden sonra başlıyor, anayasa, kürt sorunu, ekonomi…hepsi sırada bekliyor. Attılar tuttular, bakalım seçim sonrasında kim ne kadar ciddi anlayacağız!
Pazar günü oyumuzu kullanacağız, nedense bu seferki daha değerli gibi geliyor bana, hatta şimdiye kadarkilerin en değerlisi gibi hissediyorum.
Umut işte!
Her şeye rağmen içimizdeki o memleket tutkusu yok mu?
Gidelim, oyumuzu kullanalım, sonrasında da bize verdikleri sözlerin takipçisi olalım.
Kim sözünü tutmuyor, alaşağı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder