Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu olarak Meclis’e giren 36 milletvekilinin öncelikle kendi aralarında uzlaşabilecekleri konusunda endişelerim var…
Meclise 36 milletvekili sokmayı başaran Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu gerçekten önemli bir başarıya imza attı. Bloğun başını BDP çekiyor, EMEP (Emek Partisi) ve çok sayıda sosyalist gruplar da blogun çatısı altında yer alıyor. Kürt hareketi ile Türk sosyalistleri yeniden seçimler öncesi bir ittifak oluşturdular ve bu defa başarılı da oldular.
Bu defa diyorum zira bu blok ittifakı yeni bir oluşum değil. 1995’te “Emek Barış Özgürlük Bloğu”, sonrasında “Çatı Partisi”, “Demokratik Güç Birliği Cephesi”, “Bin Umut Adayları” gibi adlarla sürekli bir araya gelme çalışmaları yapıldı, çalıştaylar oluşturuldu. Kürt dinamiği ile Türk sosyalistlerin birlikte iş yapma ısrar ve niyeti uzun zamandan beri söz konusu. Ahmet Türk’ün de bu konudaki gayretleri göz ardı edilemez. Bir zamanlar ÖDP olarak Ufuk Uras’ta bu ittifaklara destek verdi ama sonradan desteğini çekti. İşçi Partisi ve Halkevleri ise hiç yanaşmadı, onlar devrim yerine darbe tarafına geçti!
Şimdi BDP’de, Kürtlerin başrol üstleneceği bir çatı partisi için ciddi anlamda görüş ve düşünceler öne sürülüyor, tartışmalar başladı. Çatı partisinin önderliği için Kürt hareketinin temsilcisi Hatip Dicle ile birlikte Türkiye solununun temsilcisi olarak, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel ya da Marksist Ertuğrul Kürkçü düşünülüyor. Sosyalist Sırrı Süreyya Önder de mutlaka etkin bir konumda olacaktır. Tabii ki blokta Şerafettin Elçi gibi muhafazakar bir Kürt kanaat önderi, Altan Tan gibi İslami Kürt entelektüeli de başı çekenler arasında.
Öcalan da avukatları aracılığıyla, seçim öncesinde Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nu, sonrasında da bir çatı partisi kurulmasını desteklemekteydi. Ahmet Türk, özellikle son yıllarda sol partileri ve sol liberalleri de kapsayacak bir çatı partisi önerisini hep gündeme almıştı. Her ne kadar çatı partisinin tüm ilerici demokrat, aydın, sol liberal kesimlerin en azından mevcut sisteme karşı güçlerini birleştirmeleri, taktiksel ittifak yerine stratejik bir birliktelik içinde olmaları önerilmişse de şu an için blogda sol liberallere ilişkin bir isim henüz göze çarpmıyor.
Bu “beş benzemez” diye tabir edilen grup ya da kişilerin sol adına bir araya gelmeleri ve Türkiye solunun 36 milletvekili ile Meclis’te temsil edilebilecek olması elbette 1960’larda TİP’in meclise girmesi kadar heyecan yaratır. Demokrasi ve meclis aritmetiği açısından da ideal bir tablodur.
Ancak endişelerim var; Nedir bu endişeler? İttifakın sürdürülebilirliği, Kürt sorunu ve yeni anayasaya ilişkin çalışmalarda önce blogun kendi içinde sonra da iktidar ile uzlaşmaya varıp, varamayacağı konusunda ne kadar yetenekli olabilecekleri…
Sol ittifakların geçmiş deneyimleri ve bu tip demokrasi bloklarınının hedeflerini hayata geçirmedeki başarısızlıkları yaşanmış bir gerçek. Masa başında tepeden kurulan ittifakların işe yaramadığı gerçeğiyle kaç defa karşılaştık.
BDP’nin Kürt hareketine ilişkin farklı öncelikleri var. Sosyalist grupların değişim dönüşümle ilgili sancıları var, emeğe ilişkin öncelikleri var. Bloktaki muhafazakar, İslamcı ya da sol liberallerin öncelikleri de başka başka. Tabanda bir uzlaşma sağlanamazsa çatıda birlik nasıl olacak?
Üstelik sadece seçim kazanmak için bir işbirliğine gidilmişse ki benim şahsi görüşüm bu yöndedir, zamanla ne çatı ne de demokratik güç birliği kalacağından endişeliyim. Kürt sorununun çözümü ya da sivil bir anayasa, askeri vesayetin sonlandırılması gibi çok önemli adımlarda minimum da olsa bir ortak hedefin yakalanabileceği konusunda endişelerim var.
Aynı gruplar 2008 Aralık ayında benzer bir çatı partisi kurmak için yola çıktıklarında bir bildiri yayınlamışlardı. Bildiride deniyordu ki; ‘demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti, eşitliği, kardeşliği, dayanışmayı ve barışı öncelikle bu inşa sürecinde aramızda hayata geçireceğiz...tüm yurttaşlara sesleniyoruz, sesimize sesinizi, aklımıza aklınızı, yüreğimize yüreğinizi katın. Gelin bu topraklarda hep beraber yeni bir umut yaratalım. Birbirimize güvenelim, korkularımızdan kurtulalım, katliamları durduralım. Böyle bir birlikteliğin bundan sonra nelere talip olacağını, ne araçlar yaratıp nasıl yola devam edeceğini hep beraberce belirleyelim...bu aslında sizin davetiniz.’
Çok güzel, çok ideal!
Bir de 2009 Haziran ayında (ittifak niyetinden sadece 6 ay sonra), Levent Tüzel’in başkanlığındaki ki EMEP’in, ki şu anda kendisi bloktan milletvekilidir, neden ittifak çalışmalarından çekildiğini okuyalım; ‘...çalışmalar çatı partisi fikriyatından bütünüyle sapmış, Türk, Kürt her milliyetten ve inançtan Türkiye demokrasi güçlerinin birlik zemini olması lazım gelen çatı partisi, Kürt demokratik hareketini de kapsayacak biçimde adeta "solcuların birliği" platformuna dönüşmüş bulunmaktadır’…!
Yani kısaca deniliyor ki…sadece solda birlik değil, ülkede demokrasi adına kim, hangi grup, hangi köken varsa bir arada adam gibi uzlaşarak “demokratik güç birliği” oluşturmalıdır.
Levent Tüzel, o zaman çok doğru söylemiş…umarım halen bu görüştedir. Aksi takdirde çatı partisi oluşumu yine doğmadan bu defa meclisin salonlarına gömülür.
Umarım ve dilerim ki endişelerimde haksız çıkayım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder