Şu çileli yerküre üzerinde herkes “savaşlar bitsin, barış gelsin” der…der demesine de bir yandan fiziki savaşlar sürer, masum insanlar ölürken diğer yandan da ülkeler silaha, her tür vurucu, yok edici sistemlere muazzam para ayırır, aklını beynini karşısındakini yok etmek için kullanırlar.
İlk insandan beri insanoğlu, yerleştiği her konumu hemen mülkiyetine almış, sahiplenmiş ve korumak adına silahlanmış, kan dökmüş…tarih, “toprak” uğruna yapılan amansız savaşlarla dolmuş taşmış.
Ancak dünya barışı artık fiziki savaşların değil “siber savaşların” tehdidi altında. Ortalığı kan gölüne çeviren çatışmalar, savaşlar, terör eylemleri tamamen tarihe karışıyor.
İnsanlığın kaderini “siber savaşlar” belirleyecek!
Siber savaşların yok edici gücü artık en son sistem silahlar değil, bilgi otobanındaki bytler, digitler, uzaktan kumanda edilebilen zombi bilgisayarlar. Barut ve kan kokusu yerini sessiz sedasız ama saliselerle ifade edilen sürede ilerleyen virüslere, yazılımlara bıraktı.
Yakın geçmişte Hindistan hükümetine ait bilgisayar sistemleri Çin kaynaklı olduğu ileri sürülen bir virüsle kolayca çökertilmişti. Estonya’nın, başta devlet daireleri ve finans sektörü ile medya gibi toplumsal iletişim merkezlerine Rus siber savaşçıları denilen bir grup tarafından eşzamanlı olarak 50 ayrı yönden gelen 2 binden fazla saldırı yapılmış, bu karmaşa nedeniyle birçok devlet dairesi ve finans grubunun kapatılmış ve ülkede hayat durmuştu. Bu siber saldırılar, siber savaş tehlikesinin ne boyuta geldiğinin en yakın göstergeleri.
Dijital platformlarda bilgiler giderek daha hassas ve risk taşır hale geldi. Büyük uluslar, olası siber saldırılara karşı sanal tatbikatlarla devamlı olarak güvenlik sistemlerini kontrol ediyor ve güncelliyorlar. ABD, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere gibi ülkeler artık ortaklaşa “Cyber Storm (siber fırtına)” tatbikatları düzenliyor, siber savaşlara karşı ortak dijital önlemler alıyorlar. Bunun dışında Asya pasifik ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülke bilgisayarlarını siber savaşlara karşı son teknolojik ürünlerle donatıyor ve devasa dijital yatırımlar yapyorlar.
Uzmanlar, bilgisayarla yapılan saldırıların, ülkelerin iletişim, güç kaynaklarının ve askeri savunma sistemlerinin çökertilmesinin yanı sıra bir ülkenin ekonomi dahil tüm altyapısının da rahatlıkla tahrip edilebileceğini belirtiyor.
Amerika, Rusya ve Çin arasındaki küresel rekabet, siber savaş senaryolarına da yansımış durumda. ABD bu amaçla “Siber Savaş Komutanlığı” kurdu. Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, tüm dünyanın internet iletişimini takip ederek verileri çözümlüyor, dünyadaki askeri, siyasi ve ticari sırlara ulaşabiliyor. Yüzlerce Çin ve Rus hacker’ı ABD iletişim sistemlerini çökermek için “resmen” eğitiliyor. Kuzey Kore’de siber savaşve hacker eğitimi için okul bile açıldı.
Ekonomik hedefler de siber savaşların saldırı alanı içerisinde yer alıyor. Dünya finans sistemi o kadar küreselleşti ki, bilgi otobanlarını kullanılarak ve siber güvenlik açıklarından faydalanarak bir enerji şirketini veya çok uluslu bir bankayı çökme noktasına getirebilirsiniz.
Bilginin artık mekanı yok…bir siber saldırı ile dünyada milyonlarca kişi iş yapamaz hale gelebilir, e-devlete, sağlık ve enerji kurumlarına yönelik saldırılar otoriteye karşı güvensizlik yaratabilir, mali sistem bir tuşla çökertilebilir ve tüm bunlar toplumsal krizlere sebep olabilir.
Dünya’da savaşlar artık kansız ama daha etkili olacak. Dünyanın herhangi bir yerinde internete bağlanan bir siber terörist çayını ve sigarasını içerken istediği ülkenin toplumsal yaşamına alt-üst edecek eylemlerini kendi yaşamını hiç tehlikeye atmadan gerçekleştirebilir.
Türkiye açısından ise bugüne kadar meydana gelmiş en büyük tehdit kısa sürede dünya çapına yayılan virüs saldırılarından ibaret olarak görünüyor ve siber savaş tehlikesinin üzerinde çokta düşünülmediğini sanıyorum. Biz daha hala internetin Youtube, Facebook modundayız.
Ama bazıları fare ve tuşlarını “siber savaş” için hızla çalıştırmaya devam ediyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder