6 Tem 2009

Nohutlu pilavımıza kıymayın efendiler!




Bembeyaz tane tane pilav, üstüne kalınca bir kat nohut, üstüne yine pilav…en üstte didiklenmiş tavuk parçaları… bu bana yapılır mı be hocam?

Ya yanındaki acı biber turşusu, pul biber, kara biber sırada, olmazsa olmazlardan, bir de yanına ayran…of ki ne off!

Lüks lambasının titrek ışığının aydınlattığı, soğuğa inat buğulanmış camekanla çevrili el arabasının içindekiler cihana değer… Geçmiş zaman olur ki nohutlu pilavın hayali bile cihana değer!

Dünyanın bir ucundayken, sevmediğiniz yemekleri yememek için direnirken guruldayan karnınızın tam da ortasına gelir yerleşir…Usta’nın hayali cihana değen nohutlu pilavı ile hayali bir aşk yaşamamak elde değildir artık…yutkunur da yutkunursunuz. Dönüşünüzde, İstanbul’da işim var diye bahane uydurup 1 gece kalmak ve o guruldayan özleminize kavuşmak farz olmuştur. Çağırır sizi o lüks lambalı, buğulu camekanlı nohutlu pilav arabası ve camekanın içindeki nefaset…vallahi de gerçek billahi de, yaşamayan bilmez!

Çek ustam çek bir nohut pilav, üstüne serpele tavukları, derisinden fazla kaptırma ama…

“İğğğ iğrenç” diyen kadınlara şaşarım! Siz yaşamıyorsunuz ki zaten…varsa yoksa hijyen. Siz pilavı Usta’dan daha iyi asla yapamazsınız da ondan o burun kıvırmalar…bilir misiniz ki pirinç tuzlu suda bekletilmez, tuzsuz ılık su olacak, 45 dakka bekleyecek, kırmayacaksın pirinci, öyle çelikmiş teflonmuş yok, halis mulis alimünyum olacak tencereniz…bi öğrenin, bi tadın, bi yaşayın yaaa…siz şimdi tükürük köftesinin tadını da bilmezsiniz!

Avrupa Birliğine girelim de, mümkünse lütfen Usta’nın nohutlu pilav arabası ile girelim…eski sokak lezzetlerimizi bir kenara atmadan bizi almazlar mı acaba?

Zabıta abilerim de sağolsunlar kovalaya kovalaya kaçırdılar bu lezzetçileri…Şimdilerde İstanbul’un işlek yerlerine dükkan vari oldular, lokanta, restoran oldular. Nohutlu pilava, kira, vergi, stopaj, SSK primi eklenir mi hiç hocam…tadını kaçırdınız pilavın da pilavcının da.

Simitin, simit tablasından simit sarayına girmesi ile kokusu kalmadı. Nohutlu pilav da restorana girince hayali cihanlıktan çıktı…

Şimdilerde de “pilav arabası” zincirleri oluşturuluyor. Elbette güzel bir girişimcilik; nohut, pilav, ayran üçlüsünü farklı ve hijyenik koşullarda sunmak, pilav arabalarını modernize etmek…Güzel de işte bir de o hayali cihana sor bakalım.

Usta’nın lüks lambalı, buğulu camekanlı ekmek teknesi, franchise ile 15 bin dolara “pilav arabası”, 30 bin dolara da “köşe dükkan” oluyor…anahtar teslimi. İzmirli bazı girişimciler bu dahiyene fikirle (gerçekten de katılıyorum dahiyane olduğuna) ortaya çıktılar.

Hijyen, AB kriterleri, her şey kabulüm ammaa gel de söz geçir o guruldayan özlemime!

Nohut, pilav, ayran, üstüne didilmiş tavuk, acı biber turşusu, bolca karabiberle…Tam da sırası şimdi.

Kıymayın efendiler!

Mümkünse nohutlu pilavımızla ama ille de buzlu camekanın içindeki nohutlu pilavımızla girelim AB’ye !






1 yorum:

cecilia dedi ki...

bayılıyorum bu ara erkek arkadaşımla müptelası olduk bıktık burgerlardan, döner kebab fastfood mekanlarından sokakta yemenin tadı lezzeti bi başka, bide güzel yapıyolarr kim ne derse desinn yenilirrr en azından tadılır, tatmayan eksik kalır..;) hislere tercümandır bu yazı tebrikler..