23 Kas 2009
Türkiye’nin doğusu nasıl kalkınır?
Doğunun ekonomik sorunlarına yüzeysel yaklaşarak, demokratik ve sosyal kriterlerle birlikte ekonomik kriterleri de eşit ağırlıkta belirlemeden ve bu ana kriterler için samimi ve gerçekçi adımlar atmadan yapılacak toplumsal iyileştirme çabaları, en az terör kadar bu sürece zarar verecektir… yapılan tüm bu açılım çalışmalarının sadece iktidarda kalabilme yarışının bir senaryosu olduğunu düşünderecektir.
Problemi salt bir Kürt sorunu olarak görmek, atılacak adımların da yanlış yöne gitmesine sebep olur. Türkiye’nın doğusu ve batısı, ekonomi politikaları anlamında yüzyıldır farklı düzlemde ele alınmış, Türkiye'nin genel ekonomik bütünlüğü içinde değerlendirilmemiştir. Bunun tarihsel ve sosyolojik nedenlerine hiç girmeden, dış dünya boyutuna hiç değinmeden, sadece uygulanan ekonomi politikaları olarak değerlendirdiğimiz zaman bile bir ülkenin eşit olarak kalkınamayan iki bölümünden söz etmek yeterli olacaktır.
Elbette dünyanın pek çok ükesinde, farklı kalkınan iki ayrı bölge bulabilirsiniz. Örneğin İtalya, Almanya, hatta Amerika gibi. Doğusu ve batısı, kuzeyi ve güneyi aynı oranda kalkınamayan bu tip örnekler çoktur. Ancak Türkiye örneğinde iklimsel, çevre v.b etmenlerden çok uygulanan yanlış ekonomik politikalar, doğu ve batıyı eşitsiz kalkınmışlık boyutuna getirmiştir…Medeni ve domokratik ülkeler bu sorunu zaman içinde çözebilmişlerdir ancak feodal yapının halen ağırlıkla var olduğu, sosyolojik problemlerin ve yoksulluğun had safhada olduğu bizim gibi ülkelerde bu ekonomik farklılıkları tolere edebilmek, maalesef mümkün olamamaktadır... sonuç, 25 yıldır dindirilemeyen terör tablosu olarak karşımıza dikilmektedir.
Şimdiye kadar, doğunun kalkınması adı altında sunulan şaşalı politikaların tamamı, seçim öncesi ağızlara çalınan bir parmak bal olarak kalmış ve ne yazık ki bu bal bölgede yaşanan terör belasına ve kimlik tartışmalarına engel olmaya yetmemiştir. Zira sahiplenilmeyen insan, hangi kimlikte olursa olsun, kendini kandıran zihniyete bir, iki, üç kere kanar, dördüncü keresinde kandırılmışlığının hesabını sorar. Doğu bölgemizde de yılların hesabı böylelikle birikmiştir!
Öncelikle bölgedeki terör için heba olan 300 milyar dolarla neler yapılabilirdi, bir bakalım? Örneğin;
- Bir tanesi bile doğunun tarımsal alanlarının yüzde 50 sinin sulanmasına yetecek ya da Türkiye’nin tüm barajlarından elde edeceği elektrik enerjisinin % 20 sinin üretilmesine yetecek bir projeden, yani GAP’tan 10 tane yapılabilirdi. Bugün GAP’ın bitirilebilmesi için daha 16 milyar dolara ihtiyaç var…düşünün!
- Ankara-İstanbul otoyolu gibi, viyadüklü, köprülü, tünelli (en lüksünün kilometre maliyeti 20 milyon dolar) binlerce kilometre otoyol yapılır, ulaştırma alt yapısı mükemmel olabilirdi
- Binlerce hastane, yüzbinlerce okul inşa edilebilirdi
- Bir işsize, iş olanağı yaratılabilmesi için minimum 100 bin dolarlık yatırım yapılması gerekiyor…300 milyar dolarla en az 3 milyon işsize iş imkanı doğardı ( bugün tüm Türkiye’nin resmi işsiz sayısı 4 milyon)
- Sadece doğuya değil, Tüm Türkiye dünyanın turizm cenneti haline gelirdi (Dubai’de çölden yeni bir dünya yaratıldı)…düşünün lütfen iş olanaklarını!
Terör için harcanan parayla, ekonominin her dalında yapılabilecekleri, düşün gücünüze bıraktıktan sonra gelelim asıl konumuza…
Peki, bundan sonra neler yapılabilir, Türkiye'nin doğusu ekonomik açıdan nasıl kalkınır? Açılımın ekonomik kriterleri ne olmaldır? Önerilerimizi sıralayalım;
- GAP Projesinin acilen tamamlanması ve tarımsal alanların suya kavuşturulması
- Toprak reformu ile köylüye ekebileceği ve sahipleneceği toprağın dağıtımı (60 yıldır yapılacak), köyün ve toprak işlemenin cazip hale getirilerek kente göçün önüne geçilmesi, tarım ağırlıklı ekonomik modellerin uygulanması
- Tek ortak payda, ulaştırma alt yapısının güçlendirilmesi
- Tüm bölge olarak değil, yöre ve il bazında ekonomik kalkınma planlarının hazırlanması, gelişmişlik derecesine göre aciliyetlerin belirlenmesi
- Etin ve sütün işlenebileceği entegre tesislerin yatırımlarını özendirmek (kamu veya özel sektör aracılığı ile), hayvan besiciliğini geliştirmek, et ve süt ürünleri için pazarlama çalışmaları yapmak
- Doğal, bozulmamış toprak yapısı nedeniyle organik tarıma çok müsait olan bu bölgede, organik tarım konusunda bilinçlendirme ve destekleme çalışmaları
- Başta Van olmak üzere, Mardin, Şanlı Urfa gibi illerde turizm alanları açmak, turizm yatırımları için iç ve dış tüm yatırımcılarla birlikte bölgede turizm seferbirliği ilan etmek, Van Gölü ve çevresinin “kumar turizmi” açısından da çok uygun olabileceğini değerlendirmek, uzun kış mevsimi ve kar yağışının çokluğu nedeniyle kayak merkezi yatırımlarına öncelik vermek, yine Van Gölü için spor turizmine eğilmek
- Tekstil sektörünün de bu bölgede rahatlıkla gelişebileceğini düşünüyorum
- Batıya kaçmış demeyelim, göç etmiş sanayici ve iş adamlarının bölgesine dönmesini teşvik etmek ve nihayetinde özel sektörün, patronlar dünyasının hani o çok üstünde durdukları ve savundukları vatanın bölünmez bütünlüğü ilkesi gereği, vatanın sadece batıdan ibaret olmadığına dair inançlarını ispat etmeleri için, “ellerini Doğu’nun taşının altına koymaları” dır.
Doğu’nun ekonomik kalkınması için sizler de fikir üretebilirsiniz.
Doğu’da işsizliğin ve yoksulluğun önüne geçilemez ise, istediğiniz kadar insanlara kimliklerini iade edin, boşa çabadır…
Yineliyorum; Sebeplerin en önemlisini yani “ekonomik açılımı” ön plana almadan yapılacak bir “demokratik açılımın” özde değil sözde kalması kuvvetle muhtemelidir.
Maalesef, aç karınları demokrasi doyuramıyor!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder