Gördükçe ve yaşadıkça “vicdansızlık” tarihini, kimin sabrının taşmaya hakkı olduğunu elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin.
Kim vicdanlı, kim vicdansız şaşırdık…Herkes birbirini vicdansızlıkla suçluyor.
Komutan yumruğunu masaya vuruyor, “Askerine ‘Allah Allah’ diye hücum ettiren bir ordu nasıl Allah’ın evi camiye bomba atmayı düşünür? Vicdansızlıktır. Lanetliyorum bunları…Türk ordusunun da bir sabrı var” diyor.
Başbakan, “Bizi demokrasi karşıtlığıyla itham etmek vicdansızlıktır, demokrasiyi kökleştiren bir hükümeti demokrasi karşıtlığıyla itham etmek haksızlıktır, tutarsızlıktır, daha ötesi vicdansızlıktır” diyor.
Hiç biri “halkın da bir sabrı var, taşar mı taşmaz mı?” diye düşünmüyor.
Bu memleketde yıllar yılı her gün ayrı bir kaosa uyandık…faili meçhuller, katliamlar, kışkırtmalar, kaos yaratma planları, darbeler, darbe tertipleri, şehitler, etnik sorunlar, PKK, devleti yönetenlerin kavgaları, siyasilerin kısır çekişmeleri, ekonomik zorluklar, işsizlik, yoksulluk, her günümüzün korkulu rüyası oldu…yine de “vicdansızlar” demedik, gittik güle oynaya, gururla oyumuzu verdik…sandık ki “oyumuz demokrasiye güller açtıracak, gökyüzüne barış güvercinleri uçurtacak”. Bir gün de masaya yumruğu vurmadık, vuramadık! …“ bizi sürü gibi bir toplum haline getirdiniz” demedik, diyemedik!
Sorsanız, her şey “halk adına, halk için” yapıldı!... anlamadılar ki tüm rezillikler “halka rağmen” yapıldı!
27 Mayıs’la başladı ihtilal merakı, darbe hevesleri. Tek parti ideolojisi ve onun zihniyeti, reddetti demokrasiyi, hazmedemedik çok sesliliği, ilk darbe anayasası ile vesayet sistemini yasallaştırdık.
10 yıl dayanamadılar…O yıllarda da askeri, hukukçusu, medyası, iş dünyası elele verdi, harekete geçen gençliği de kullanarak, sağa sola bombalar attırarak darbeye zemin hazırladılar…ve arkasına 12 Mart geldi.
Demirel’i, Ecevit’i, didişerek demokrasi yaptıklarını zannetiler, bir adım ileri kıpırdayamadık…kavga, uzlaşmazlık, siyasi kültürümüze geldi yerleşti…
Kontrgerillasından tutun karanlık güçlerine kadar, Abdi İpekçi’lerin öldürülmesi, Çorum, Maraş katliamları, Bahçelievler cinayetleri, Türkiye’nin cephelere böldürülmesi ve anarşiyle yaratılan darbe ortamı ve 12 Eylül… postallar altında çiğnenen özgürlükler, işkenceler, insan hakları…sahi neydi bizim suçumuz? Neydi o karanlıktan da beter zindanlar? Kolu kanadı kırıldı, felç ettiler demokrasiyi.
Bitmiş miydi? Kim bilir daha hangi cinayetler, hangi kanlı ortamlar bekliyordu bizi? Daha kaç kişi ölecekti? Jitem’li, Susurluk’lu günler uzak değildi. Doğu’da PKK ile birlikte palazandı sözüm ona vatan kurtaran kahramanlar! Şehit haberleri dağladı yürekleri, dağdakilerin anaları da yandı, ağlamayan ana mı bıraktılar bu memleketde?…hepimizin anasını ağlattılar!
Devlet baba, babalığını şaşırdı… "Bu devlet uğruna kurşun atan da, yiyen de her zaman bizim için saygıyla anılır” diyenler sayesinde palazlanmadı mı çeteler, korunmadı mı katiller? Hukuk dışına çıkmak devlet eliyle kutsanmadı mı bu memleketde…bu soruların yanıtları 1990’ların Güney Doğusu’nda kanlı karanlığında kaybolmadı mı? Hangi siyasi cinayetlerin, hangi darbenin hesabı soruldu? Sivas’ta yakılanlar hangi vicdansızlığın kurbanı oldular? Ya asit kuyularındaki kemikler!
28 Şubat, bu defa doğrudan değil de endirekt balans ayarı…sokakta tankları yürüterek salınan yeni korkular…böyle böyle gelindi 2000’lere… Hep korku, hep karanlık,önce komünizmdi, sonra irtica…nedense vatan elden gidiyor nağmeleri hiç eksik olmadı. Halkın oy çoğunluğu ile iktidara gelmiş bir hükümeti yine sindiremeyip yine tertipler başladı. 2003-2004 , Sarıkız, Ayışığışığı, darbe günlükleri…
Sorulmayan hesaplarla Ergenekon denilen zihniyete çanak tutanlar bugün toprak altından çıkan suikast silahlarına, bombalara, patlayıcılara ağız burun eğiyorlar…boru diyeni bile var! O günden sonra da zaten at izi, it izine karıştı…Kaos, karmaşa yaratıcıları her dönem olduğu gibi bu dönemde de hep iş başındaydı. Cumhuriyet’e bombalar, Danıştay baskını, Hrant Dink’ler!
Daha bitmedi, e-muhtıralar, post modern darbe tertipleri, Kafes Planları, İrtica ile Mücadele Eylem planları…ne kadar da darbe planlı bir ülkeyiz! Her an hazırlıklı…İttihatdan beri her an hazırız darbelemeye.
Karanlık günlerdi, çok karanlık…halen de bu karanlığın içindeyiz. Bu ülkede cinayetlerin, suikastların, darbe tertiplerinin sonu bir türlü gelmedi. Şimde de balyoz planı çıktı…daha devamı var mı bilinmez. Ama yıllardan beri hukuksuzluktan, hukuksuzluğa göz yumanlardan hesap sorulmadığı için ülke gündemini işgal eden konular hala hep aynı, hep karanlık.
Tekrar tekrar düşünün karanlık geçmişi ve bu topluma yaşattıklarınızı!
Ve gördükçe, yaşadıkça “vicdansızlık” tarihini, kimin sabrının taşmaya hakkı olduğunu elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder