Hiç düşündünüz mü bizim neden dünya çapında ses getiren bir ürünümüz, hizmetimiz yok? Bir garajda Google’ı yaratan iki kafadardan daha az mı akıllıyız yoksa düşünme tembeli miyiz?
Belki hiç farketmeden kalıplaştırdığımız düşüncelerimiz, alışkanlıklarımız, karakterimiz yaşantımızın her noktasında yeni kararlar almamıza, yeni fikirler üretmemize engel oluyor.
Belki de kültürümüz, aile yapımız, dayatmacı yönetim anlayışımız ve de en önemlisi eğitim sistemimiz bizi kalıplara yerleştiriyor. Ezbercilikten, kopyacılıktan kurtulup bir türlü vizyonumuzu, bakış açımızı ve kendimizi geliştiremiyoruz. Analitik, araştırmacı, yeniliğe açık bireyler olamayınca da bu kalıplaşma ve ezbercilik, ülkenin siyasi ve ekonomik tüm alanlarında hissediliyor ve bir adım öteye gidemiyoruz.
Zaman zaman Türk bilim adamlarının, doktorlarının başarılarını okuyoruz ancak bunların çoğu yurt dışında. Neden yurt dışında? Çünkü orada teşvik ediliyorlar, ortamlar ve olanaklar çok daha iyi, yaratıcılıklarına prim veriliyor. Türkiye’de olsalar kösteklendikleri ile kalmazlar bir dolu da bürokratik engellerle karşılaşırlar.
Tek becerebildiğimiz kopyacılık…Bilgiyi, yeniliği kopyalayarak kolay yolu tercih ediyoruz, yeni olanın yerine bir başka yeniyi koyabilmek gibi bir çabamız hiç olmuyor.
Türkiye, Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Avrupa İnovasyon Tablosu'nda (European Innovation Scoreboard), 38 ülke içinden 38. olarak son beş yıldır elinde tuttuğu sonunculuk unvanını koruyormuş. Türkiye tabloda o kadar geride ki, raporda analiz ve karşılaştırma için kullanılan 'inovasyon liderleri', 'inovasyon takipçileri', 'ortalama inovasyon yapanlar' ve 'arayı kapatmakta olanlar' gibi ülke gruplarının yanı sıra Türkiye için özel bir grup tanımlanmak zorunda kalınmış.(radikal.com.tr).
Bu sonuç çok normal zira Türkiye, GSMH nın binde 7 gibi çok komik bir bölümünü ar-ge yatırımlarına ayırıyor..yüzde bir bile değil. KOBİ lerde ise bu oran binde 3. Bu düzey ile ne teknolojik gelişme beklenebilir ne ar-ge ne de inovasyon. Bu durumda yenilik yapamayacak firmaların ayakta kalması da özellikle kriz döneminde çok zor görünüyor.
Kimi kesimler tarafından “devrim gibi yasa” diye tabir edilen AR-GE Teşvik yasası nihayet çıktı. Geçmiş dönemlerde inovasyon ve ar-ge konularına hiç önem ve destek verilmediğini bildiğimizden evet gerçekten de devrim niteliğinde bir yasa oldu bu.
Yasaya göre Ar-Ge faaliyetlerinin teşvikinde şirketlerin en az 50 Ar-Ge personeli çalıştırması şartı aranıyor. Bu şirketler Kurumlar ve Gelir Vergisi Kanunları uyarınca Ar-Ge harcamalarında yüzde 100 matrah indirimi kazanacak. 500’den fazla Ar-Ge personeli çalıştıran işletmelerin ise her yıl, bir yıl önceye göre ek olarak yaptıkları Ar-Ge harcamalarının yarısı vergi matrahından indirilecek. Yasada, her ölçekte şirketin ulusal ve uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projeleri için de indirim ve teşvikler öngörülüyor. Ar-Ge merkezlerinde ve Ar-Ge projelerinde çalışan personelin ücreti, belirli oranlarda gelir vergisinden muaf olacak ve şirkete Maliye Bakanlığı tarafından sigorta primi desteği sağlanacak.
Ancak AR-GE Teşvik yasası bu hali ile tekelci ve büyük firmaları destekler nitelikte olup KOBİ ler için çok da teşvik edici görünmüyor. Ayrıca şirketlere sağlanan ar-ge ve inovasyon desteklerinde bürokrasinin azaltılması ve değerlendirmelerde objektivite ve şeffaflığın esas olması da gerekiyor. Umarım bu yasa da siyasi çıkarlara alet edilmez.
İnovasyon ve ar-ge konusunda bir başka gelişme is inovasyon ve ar-ge yatırımlarını destek ve geliştirmek amacı ile “bölgesel inovasyon merkezleri” kuruluyormuş. (milliyet.com.tr)…
Habere göre; Proje TÜSİAD, TÜRKONFED, TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) ve Ulusal İnovasyon Girişimi (UİG) tarafından başlatılmış, TÜBİTAK tarafından da desteklenecekmiş.
Bölgesel İnovasyon Merkezleri Projesi (T-BİM) ile Türkiye’nin yedi bölgesinde inovasyon merkezleri oluşturulması amaçlanıyor. Bu bölgeler için ilk etapta belirlenen sektörler ise; Batı Anadolu’da elektronik ve yazılım, tarıma dayalı teknolojiler, eko-teknolojiler, Marmara ve Kuzey Anadolu’da süt ve süt hayvancılığı, seramik, Doğu Akdeniz’de tarım-gıda, lojistik, tekstil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tarım-gıda, doğal taş, turizm, Orta Karadeniz’de tarım-gıda, inşaat malzemeleri, Doğu Karadeniz’de gemi sanayii, İstanbul’da ambalaj, asansör ve yürüyen merdiven, lojistik, kimya/çevre, İç Anadolu’da makine ve alet sanayi, yaşam bilim ve teknolojileri.
Bunların hepsi de inovasyonun ve ar-ge nin desteklenmesi adına önemli gelişmeler ve adımlar. Ancak önemli projelere imza atabilecek birçok küçük firmaya, başvuru sürecindeki zorluklar, değerlendirmede subjektiv yaklaşımlar ve bürokratik engeller getirilirse , firmalar cesaretlerini ve güvenlerini kaybedecek ve teşviklerden yararlanamayacaktır.
Türkiye, ekonomik krize çok yüksek bir cari açıkla yakalandı. Çünkü yıllardır yüksek katma değerli ürünleri ithal edip daha düşük katma değerli ürünleri ihracat ediyoruz. Katma değeri daha yüksek ürün ve hizmetler üreterek ihraç edebilmek için “inovasyon” şart…yenilik getirecek sektörlerin, yeni fikirlerin desteklenmesi de şart. Ekonomik kriz döneminde inovasyon ve ar-ge yatırımlarına öncelik verecek firmalar kesinlikle bu krizi fırsata dönüştüreceklerdir.
Türkiye ekonomisine ivme kazandırabilmek, ekonomiyi canlanırabilmek için tek yol, iş dünyasının ve devletin inovasyon ve ar-ge konularına odaklanmasıdır.
Bugüne kadar Türkiye gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda çok büyük hatalar yaptı. Bundan sonra, bugün bulunduğumuz noktayı yeniden sorgulamak, yarın nerede olmak istediğimize hem birey hem de ülke olarak düşünmek ve karar vermek, bunu da çok acilen yapmak gerekiyor.
Her konuda ezbercilik ve kopyacılığın bizleri nerelere getirdiği çok aşikar. Kaos ve karmaşadan bir türlü yakamızı kurtaramadık. Kısır siyasi çekişmeleri bir yana iteleyip, bize yaratılan ve dayatılan sahte gündemlerle uğraşmayı bırakıp, Türkiye’nin önüne bembeyaz bir sayfa açmamız lazım.
İnovayon, ekonomik kalkınmanın tek yoludur.
İnovasyon, kesinlikle bizlere demokrasi ve özgürlüğün yolunu açacaktır.
Atatürk’ün sözünü tekrar hatırlatmak istiyorum; “Sizlere hiçbir ideoloji bırakmıyorum, Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir”.
_________________________________________________________________________
Konu ile ilgili diğer yazılarım:
1. "Ekonomik krizi inovasyonla fırsata dönüştürebiliriz" http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=154743
2. "İnovasyon icat çıkarmak değildir" http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=155034
Kaynaklar ve okuma önerilerim:
1. Meral Tamer, Milliyet Gazetesi Ekonomi Yazarı. 6 Ocak 2009 “Kul sıkışmayınca, hızır yetişmez!”
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1043810&AuthorID=55&Date=07.01.2009&b=Kul%20sikismayinca,%20hizir%20yetismez&a=Meral%20Tamer
2. İnovasyon Dünyası
http://www.inovasyondunyasi.com/
3. Ar-Ge Merkezleri ve Rekabet Öncesi İşbirliği Projeleri Başvuru Dökümanları
http://www.sanayi.gov.tr/webedit/gozlem.aspx?sayfaNo=4088
4. Ar-ge Teşvik Yasası
http://www.iso.org.tr/tr/Web/MkWeb/DuyuruDetay.aspx?dID=596&dtID=7&mgk=23&mkAsID=49