Krizler, kapitalizmin doğası gereğidir; finans veya banka krizi, adı her ne olursa olsun arkasında yatan gerçek neden aşırı üretim ve bu üretimi karşılayacak tüketimin yeterli olmamasıdır. Dolayısı ile sermaye değerini kaybetmektedir.
Para, gelişen teknolojilerle tüm dünyada o kadar hızlı akıyor ki saniyenin binde biri sürede dünyayı dolaşabilen hisseler, kağıtların hızına yetişmek mümkün olamıyor ve kontrol dışına çıkabiliyor. Sermaye de zaten borsadaki kağıtların reel karşılığı değil midir?
Öyle bir kısır döngü ki; üretimdeki aşırı artış, tüketimdeki keskin düşüş, sermayeyi ve dolayısı ile finans hareketlerini, bu hareketlerdeki dengesizlik yine dönüp dolaşıp reel sektörü, üretimi, istihdamı etkiler hale geliyor. Ve bu döngü ortalama her 10 yılda bir içinden çıkılmaz hale geliyor. Kapitalizmin her seferinde ezberleri bozulup, devlet müdahaleleri başlıyor. Kapitalizm her krizde farklı kurallar getirerek kendini yeniliyor.
Uzun zamandan beri dünyada serbest piyasa ekonomisi geçerli ama bu sisteme her zaman devlet müdahalesi olmuş, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” düşüncesi hiç bir zaman tam anlamı ile geçerli olmamıştır.
Kapitalizmi iyidir veya kötüdür diye tanımlamak da anlamsızdır. Kapitalizm bildiğiniz kapitalizmdir. Kuralları bellidir, her krizde bir çıkış yolu bulur. Çıkış yollarının topluma zararı var mı yok mu düşünmez. Toplumun sosyal çıkarlarını değil, kendi tanrılarının çıkarlarını korur.
Geçtiğimiz hafta Paris’te, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi bilim insanları ile Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İngiltere eski Başbakanı Tony Blair bir araya geldi.(*)
Konu; Yeni Bir Dünya, Yeni Bir Kapitalizm…Kapitalizmin tanrıları, çıkarlarını korumak, dünyaya yeniden şekil vermek ve kapitalizmin girdiği kısır döngüyü kırmak için harekete geçtiler.
Her birinden benzer fikirler çıksa da asıl amaç “kapitalizm yok oluyor” imajını “kapitalizm kendini yeniliyor” imajı ile değiştirmek istemeleri. Çünkü toplum kapitalizmi sorguluyor, sesler, gösteriler, isyanlar başladı, toplum muhalefet ediyor.
Sarkozy, yenilik fikrinin kapitalizm karşıtlığı olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayarak "Avrupa, dünya kapitalizmini değiştirme fikrini teşvik etmelidir" demiş. Krizin, kapitalizmin krizi olmadığını, bir finans krizi olduğunu ama kapitalizmin ahlaklaştırılması gerektiğini söylemiş.
Angela Merkel, “Yeni bir dünya ve küresel boyutlu bir sosyal piyasa ekonomisi’ nden söz ederek, krizi “mali semptomlara” dayandırmış. Ayrıca IMF nin eski önemini ve işlerliğini kaybettiğini belirterek, Birleşmiş Milletler bünyesinde “Ekonomik Konsey” kurulmasını önermiş.
Tony Blair ise finans piyasasına yeni kurallar getirmek için dünya genelinde bir yönlendirme gerektiğini, bazı aksayan yönleri olsa da finans piyasasını yeniden yapılandırmak ve serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmemek gerektiğini belirtmiş.
Sonuç olarak; hepsi de kapitalizmin “eskidi” imajını “yenileniyor” olarak dünyaya dikte ederken, Amerika’nın desteği olmadan da “kapitalist tanrılar toplantısı” nın bir anlam ifade etmeyeceğini bildiklerinden, Obama’ya da mesajlarını duyurmuş oldular.
Madem dünyada oyun böyle onanıyor, dünyaya sırtımızı dönerek bir yere varamayacağımızı anlamamız gerekiyor. Bugün komünist rejimle idare edilen Çin bile, dünya borsalarının en büyük yatırımcısı, Amerika’nın para kaynağı.
Kapitalizm ister eskisin, ister yenilesin aynıdır, aynı tanrılara hizmet eder ve krizlere her zaman gebedir; krizlerin faturasını biz Türkiye olarak ödemek istemiyorsak, halkımızın lokmasını korumak istiyorsak, acilen yapmamız gereken gıllıgışlı karanlık işlerden temizlenip, hızla demokrasinin önünü açıp, ekonomide ve teknolojide güçlenmektir.
Yeni bir dünya elbette mümkün…ama yeni dünyanın, kapitalizmin tanrılarının kurguladığı dünya değil, para yerine insana değer veren bir dünya olması dileğimdir.
(*) Haber kaynağı; http://www.dw-world.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder