28 Oca 2009

Canınız darbe mi istiyor?

Rap rap seslerine, darbelere hasret kalmak nasıl bir duygudur?

Hem Cumhuriyet ilkelerine sadığım diyeceksin, demokrasi kelimesini ağzından düşürmeyecek çağdaş ve ilerici olduğunu iddia edeceksin hem de darbelere şakşakçılık yapacak, darbe hasretiye yanıp tutuşacaksın?...bu akıl tutulmasına uğrayanların karşısında benim de aklım işte bu noktada tutuluyor. Mantığım, beynim bir türlü kabullenmiyor.

Ülkede ekonomik gidişat mı kötü?…çağır orduyu göreve!

Ülkede irtica korkusu mu var…çağır orduyu göreve!

Ülkede bölücülük korkusu mu var…çağır orduyu göreve!

Oldu olacak akşam karınızla, kocanızla, sevgilinizle, komşunuzla kavga mı ettiniz, fikirlerinizi bir türlü dikte ettiremiyor musunuz?...çağırın da ordu halletsin!

Ya kendi zekamız, sorunlara çözüm bulmak için aklımız nerede? Biz beceremedik…birileri gelsin “rap rap” yapsınlar. Alsın götürsünler istemediklerimizi, işkenceler yapsın, ağaçlarda sallandırsınlar daha da olmadı bir yeni anayasa yapsınlar, dayatsınlar beynimize…

Hani biz Cumhuriyete, demokrasiye inanırdık? Hani çağdaş, hani ilericiydik? Hani biz “halk” tık ? Nasıl yönetileceğimizi ve yönetenlerimizi, demokrasilerde biz belirlerdik? Biz aptal mıyız, zeka özrümüz mü var, akılsız mıyız yoksa?

Bu ülke, kendisi beceremeyince becerecek birilerini çağıran, bulan, mebzul miktarda insanlardan oluşuyor.

27 Mayıs darbesi ile parlamento işlemez hale getirildi, ülke cephelere bölündü…orduda cunta fikri yeşermeye başladı.

Bunun arkasına yaşanan siyasi gerilimler ve istikrarsızlık ile ülke devrimci, ülkücü diye bölündü…arkasına 12 Mart 1971 geldi.

Daha bitmedi, zayıflatılan iktidarlar, çözüm bulunumayan ekonomik sorunlar, sağ sol çatışması ile akan kanlar…sonucu 12 Eylül 1980 ve bir darbe anayasası. 12 Eylül darbe yönetiminin ve sonrasının rezilliklerini, insanlık utançlarını yaşadı bu memleket.

Yetmedi…üstüne kürt sorunu, PKK, terör, binlerce şehit, binlerce faili meçhuller.

Yetmedi…aklını kullanmasını bilmeyenlerin, soruna akılları ile çözüm bulamayanların biriktirdikleri ile gelinen 2001 de, fırlatılan Anayasa kitapçığı, tekrar ekonomik kriz, halkın “artık yeter” noktası ve 28 Şubat’ın hapse attığı Tayyip Erdoğan’ın sandıktan çıkışı.

Darbelerin, Türkiye’yi ne hale getirdiği bu kadar aşikarken...

Darbelerin, demokrasinin, hukukun, özgürlüğün katledildiği, insan öldürmenin, işkencelerin, soygunun, adaletsizliğin kol gezdiği, dikta ve faşist yönetim biçimlerine geçişi sağladığı ispatlanmışken...

Darbelerin, her seferinde toplumun aynı problemleri tekrar tekrar yaşamasına sebep olduğu, aynı çıkmazları büyüyerek karşımıza getirdiği görülmüşken...

Darbeyi istemek, darbeye hasret kalmak, akıl tutulması değildir de nedir?

Bir kısım emekli subaylar önderliğinde “silahsız kuvvetlerin”, kendilerini “çağdaş”,“ilerici” olarak nitelendiren toplumun çeşitli kesimlerinden insanların, “silahlı kuvvetleri” habire göreve çağırması veya buna ortam hazırlaması, Cumhuriyet’e ve demokrasiye karşı işlenmiş bir suçtur...aynı zamanda da "insanlık suçudur".

Hiç yorum yok: