2 Tem 2011

Yemin krizi ve yamalı demokrasi

BDP Meclisi tanımadı, yemin törenine katılmadı. BDP bu tepkiyi vermese idi, CHP yemin törenine katılmama gibi bir tepkiyi verebilir miydi?

BDP, CHP’ye örnek mi oldu, cesaret mi verdi yoksa hep birlikte daha önceden planlanmış bir tepki miydi, tepki doğru muydu, yanlış mıydı, kimeydi bu tepki? Zira Milletvekili seçildiği halde Meclis’e girmesi engellenen 8 milletvekilinin durumları daha önceden, seçimlerin çok öncesinden tahmin ediliyordu.

AK Parti’nin de YSK engellemelerine tepki vermesi gerekirdi. Öyle ya eğer ki ileri demokrasi diye yola çıkmışsan yapılması gereken milli iradenin temsilcilerinin top yekun tepki vermesi idi.

Siyasi tarihimizdeki pek çok krizlerden birisi daha siyaseti elinde tutanların salt çıkar çatışmaları nedeniyle bir kere daha gözler önüne serilmiş oldu.

Şu anda Meclis Başkanı sıfatı ile yemin törenini idare eden Oktay Ekşi’nin, Meclis’in açılışında yaptığı konuşmada sarfetmiş olduğu şu cümle önemli; Diyor ki Oktay Ekşi “böyle bir durumun, hem TBMM’nin şerefle dolu geçmişine hem de demokrasimizin ulaştığı gelişmişlik düzeyine aykırı düştüğü yolundaki kanaatimi tarih huzurunda kayda geçiriyorum”.

TBMM’nin şerefle dolu geçmişini bir yana bırakacak olursak, tepkilerin demokrasimizin ulaştığı “hangi” gelişmişlik düzeyine aykırı düştüğünü irdelemek gerekiyor.

Her yanı yamalı bir demokrasinin gelişmişliği nasıl bir düzeydir ki?


Oy verebilirsin, her tür siyasi parti kurabilirsin, komünist partisinden tut Türk veya Kürt partisine kadar siyasal yapıların hepsine izin var. Ancak sistem öyle bir yamalanmış, siyasi ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda öyle bir tutarsız hale getirilmiştir ki, devleti oluşturan yasama, yargı, yürütme organlarından tutun sivil toplum kuruluşlarına, medyasına kadar demokrasinin gelişmişlik düzeyini çağrıştıran hiçbir yanı kalmamıştır.

Bizim demokrasimiz bir çıkmazdadır! Sadece iktidarlar değişir, demokratikleşme adına yapılan hiçbir şey yoktur!

İşte bu tip krizler oluştuğunda, yine kanunlara bir yama yapılır, bir üst, onun da üstü, hatta en üst mahkemelere gidilir, demokrasinin ittire kaktıra yürüyebilmesi için bir kapı açılmaya çalışılır. Aklımız her konuda pratik çözüm üretmeye yatkındır, günü kurtaralım yeter! Yemin krizine neden olan ana sorun ne idi, bunu kökten çözmek için hiç uğraşmayız.

Şimdi engellenen milletvekillerini Meclis’e sokabilmek için yeni yamaların peşine düştük. Terörle Mücadele Kanunu’nun şu maddesinde bu değişiklik olursa Hatip Dicle Meclis’e girecek ya da tutuklu milletvekilleri için en, en üst mahkemelere itiraz edilecek…

Diyelim ki yamalarla bu kriz çözüldü, peki ya sonrası? Bu yamalı demokrasi dikiş tutar mı dersiniz?

Biz bu krizlerle uğraşırken bakın dünyada neler oluyor? Dünya nelerle ilgileniyor, nelere çözüm bulmaya çalışıyor?

OECD’nin "Gelecekteki Şoklar" raporuna göre, salgın hastalık, kritik altyapılara düzenlenecek siber saldırı, finansal kriz, sosyo-ekonomik çatışma, jeomanyetik fırtına gibi gelecek yıllar için beş büyük potansiyel risk bulunuyor. (Milliyet). Raporda küresel ekonomideki bağlantı ve insan, mal ve bilgi hareketinin hız kazanmasıyla birlikte potansiyel salgın hastalık ya da finansal kriz gibi ekonomik olayların yayılma etkisinin artacağına dikkat çekiliyormuş.

Bilginin dünyanın her yerini ne kadar hızlı dolaştığının ve yegane güç olduğunun, teknolojik gelişmelerin dünyanın geleceğini ne ölçüde etkileyeceğinin ve bizleri her alanda nasıl bir dünyanın bekediğinin, bilmem bizim siyasilerimiz ve dahi milli irademiz farkında mı acaba?

Biz yamalı demokrasimizle uğraşırken, dünya gelecek yüzyıllarını planlıyor…

Biz halen yemin krizine çözüm bulmaya çalışırken, dünya almış başını gidiyor…

Biz daha hala sivil bir anayasa yapacağız!

Hiç yorum yok: