Yarım asır, dile kolay. Ortalama ömrün üçte ikisini tüketmişim.
Bunca çokluğun arasında “yaşadım!” diyebilmek için “nasıl geçti o güzelim yıllarım” şarkısını dinlediğimde hüzünlenmemem gerekiyor.
Hani derler ya “film şeridi” gibi…kimler geldi, kimler geçmedi ki?
Hayatı rölantiye almak, artık yavaş ama hissederek yaşamak için hızımı azalttığımda sandım ki film şeridi de yavaşlayacak.
Bernard Shaw ne demiş; “Bu hayat tersine yaşanmalı, yaşlı olarak doğup bebek olarak ölmeliyiz”…öyle mi olmalıydı ki? Yarım asır olunca mı Bernard Shaw’ın bu sözü aklıma takıldı?
“Her günü öpüp başıma koyuyorum, yaşın kemale ermesi bu olsa gerek” yazmış bir blogdaşım…çok yakın geldi bu sözcükler, hissettim, anladım, önerdim yazısını…her blogumun altında duruyor…banko!
Yaşın kemale ermesi, sıkı bir tecrübedir diye avutuyorum kendimi.
Ancak eskiden “boşver” dediğin ağrılar, sızılar ille de hatırlatmaya başlıyor; “yaşın kemale erdi, yavaş yaşamaya da karar verdin, ancak o taşıdığın bedenin senin ritmine uymak zorunda değil, o beden yoruldu, birden bire sen istedin diye yavaşlıyamıyor”…
“Hızlı hayatların, düşmelerin kalkmaların bedenini yoracağını tahmin edemedin mi? Her günü öpüp başına koymayı taa doğduğundan beri yapsaydın olmaz mıydı? Anlamak için ille de yarım asır mı tüketmeliydin?”
Bir zamanlar “sol yanım acıyor” demiştim…halen de acıyor.
Şimdi de “sol yanım ağrıyor”…sordum doktora
- Bu ağrı hayra alamet midir? Bu kalp daha işe yarar mı?
- Bakacağız , inceleyeceğiz, hemen söyleyemem
Keşke yüze bakarak, yüreğin de işe yarayıp yaramayacağını anında söyleyebilse idik...Ne kolay ne güzel olurdu hayat, ona göre hemen önlemimizi alabilir, etrafımızı yüreği güzel insanlarla doldururduk.
Bir sürü tüpe doldurdular kanımı, ne kadar yoğundu, koyu kırmızı. “Zaten O Rh negatif olmasının vardı bir hikmeti” deyince, hemşire hanım garip garip yüzüme baktı…al sana kanıyla övünen bir manyak demiştir. Neresi övünülecek bir kan, herkese verirsin, sadece kendi grubundan alırsın, üstelikte negatif. Az bulunuyor ya , sanki o zaman daha değerli oluyor!
Kalbimin sesini de dinlediler, yazılı ifadesini aldılar…bir tuhaf konuşuyordu, bir aşağı bir yukarı çizittiriyor…bizim anladığımız dilden değil.
Hele bir alamet-i farika var ki, yarım asırlıkların vücüduna taktın mı bu farikayı, evlere şenlik… 24 saattir bedenimde taşıyorum. Her yanımda kablo, sol kolumda bir bant, belime bağlı bir kutucuk, ordan giriyor burdan çıkıyor, tüm bedenim işgal altında!
Tansiyonumu ölçüyor…otomatik olarak. Kendi kendine bantı şişiriyor, kendi kendine ölçüyor…hiç bana sormak yok. Saat başı mı, tansiyonum çıkınca mı ölçüyor daha çözemedim. Gece uykusuz bıraktı, aklım fikrim “ ne zaman ölçecek, aaa bak bak çalışıyor, dur hareket etmeyim bari”…ne bu be?
Bir de elime bir sayfa kağıt tutuşturdu, üstünde yazıyor ki “Ambulatory Blood Pressure Monitoring Diary”…ba ba ba ne havalı.
Yazıyorum…şu satte bunu yaptım, şu saatte şuna kızdım, buna güldüm, yedim, içtim, boşalttım, yattım kalktım…ahanda şimdi günlük yazıyorum ama bu senin bildiğin günlükten değil…e-günlük bu, yayıma vereceğim ve seni şikayet edeceğim….aynen yazdım işte.
Hani kuşların bacağına veya kanadına bir alet takarlar da göç yollarını filan izlerler ya…
Ev hapsine hüküm giymiş bir mahkum da olabilir…her hareketi kontrol altında.
Kızdırmayın kafamı, bak çekerim pimimi ha!...Canlı bombanın hasosu burada.
Az birazdan gideceğim, doktora soracağım yine…
Kalbim işe yarar mı?
Hangi yaşta olursak olalım…kalbimiz hep işe yarasın.
Sevgiyle,
4 yorum:
Sevgili Beran,
Aman! O kalp daha çok lazım. Sızıların izleri bu ağrı.. O bekleyişlerin, hızla akıp gidenin debisi karşısında duramama. Bazen kim hayat ben senden daha mı güçlüyüm ki diyorum. Sonra tam yol ilerlemeye çalışırken biri çölme takıyor duruyorum..
Bugün beynim sızlıyor. Olanları hiç anlamıyorum. Memleket manzarası artık beynimi sızlatıyor.. Ben de konuşamıyorum!
Beran
Kalp sadece vucüda kan pompalıyor o kadar. Tamam kalbin durduğunda da ölüyorsun ama beyin ölümü gerçekleştiğinde kalp çalışsa kaç yazar.
Bence sen en iyisi kalbinden çok başına iyi bak. Ki başına bir şey gelmesin.:)))))
Sonra alıp götürürler merkeze bakkkkkk ona göre:))))))
Sevgiler.
Uğur Erhan
Sevgili Uzağa giden kadın:)Yaş kemale erince her şey birden bşre lazım olmaya başlıyor veya bize kendini hatırlatıyor...Umutsuz olmak sana uymaz:))...hep umut, hep sevgi var olsun...sevgiler
Sevgili Uğur, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım:))))...sevgiler
Yorum Gönder