Bu adamların hiç başka işleri güçleri yok mu? Sayelerinde dünya mutlu insanlardan geçilmiyor!
Özellikle bel altı, bazen de üstüne çıkıp, labaratuvarlara kapanıp boyna araştırıyorlar. Sanırsın ki kendileri her tür problemini çözmüşler…aşmışlar!
Bu İngiliz araştırmacıların sırrını çözemedim. Artık gına getirdiler...gün geçmiyor ki medyada bir tane “İngiliz araştırmacılara göre” diye başlayan bir araştırma haberi yer almasın;
Mutlu ilişkinin sırları…günde 3 kere öpüş, haftada 3 kere seviş, her sabah “seni seviyorum” de…Oldu, bulursam söylerim. İnsan yaşamını sekse bağladılar, insanları seks manyağı yaptılar…Mutlu ilişki için seks seks seks! .
Mutlu evliliğin formulü…İngiliz araştırmacılar bu formülü şu anda sır gibi saklıyorlarmış. Ben açıklayım size; “Her akşam iş çıkışı iki saat birahaneye git, kara biraları dikin tepenize, oradan yallah eve, vur kafayı yat”…İşte İngilizlerin mutlu evliliklerinin formülü!
Evlilik erkeklerin ömrünü uzatıyormuş, kadınlar ise evlilikten erkekler kadar yarar göremiyormuş…Erkekler evlensin, kadınlar bekar kalsın da o zaman erkekler kiminle evlensinler? Artık canlılar dünyasından kendilerine münasip bir eş seçsinler veya kadın robotlar yapılıyor ya, eş diye, bak onlar münasip olabilir…yok mu daha saçmalık?
İngiliz araştırmacıların birkaç “harika” bulgusuna değinmeden olmaz…Erkeklerin ayak başparmakları etli ve büyükse sizi kendinden daha çok düşünürmüş, başparmak genişledikçe, o kadar çok sırlarını sizinle paylaşırmış. Düztaban erkekler ise kararsız olurmuş, sık sık partner değiştirirlermiş. Aldatmayı bir alışkanlık haline getirirlermiş ve güzel kadınlara düşkün olurlarmış…“ayağına bak erkeğini ona göre seç, tabanı düz olanla mı? Aaa asla asla, sakın ha!”.
Kadınlar neden pembeye, erkekler de maviye hayranmış…çünkü ilk çağlarda kadınlar çoğalmak için eş seçerken yanakları pembe olmalıymış, erkekler mavi gökyüzünü görünce avlanmaya müsait demekmiş. Bu şekilde alışmışlar pembeye, maviye…Yaaaa, bak sen!
Daha bitmedi, ömür biter bu İngiliz araştırmacıların araştırmaları bitmez… Bardağın dolu tarafını görmeye yardımcı olan geni bulmuşlar, kötü olan herşeyde bir iyilik bulmaya çalışan kitap kahramanı Pollyanna'nın sırrını çözmüşler. Böyle bir genimiz varmış “Pollyanna geni” … Hani nerde? Neden bize hiç uğramamış bu gen? Az kaldı toplumsal cinnetimize.
Koyunu bile klonladılar bunlar, Dolly…gerçi çok sevimliydi, mel mel bakıyordu ben nereden çıktım diye.
Bu kadar araştırma hastası bu İngilizler, yani o derece ki can dayanmaz. Bilmem kaç tane denek bul, her nedense hepte izole edilmiş bir ortama oturttur, boyna sorular sor, kanlarını al, idrarını test et, hücrelerini incele, genlerine ulaş…zor iş zor.
Sonunda araştırmalara yetişemez olmuşlar. Bakmışlar ki işi psikopata bağlayacaklar onun yerine robota bağlamışlar.
Bir tane robot yapmışlar, adını da “Adam” (Adem) koymuşlar. Robot tek başına deneyleri yapacak, bundan da bilimsel sonuçlar çıkaracaklarmış.
Şimdi “Adem” onların yerine inceleyecek, ölçecek, sınıflandıracak ve o ulvi bilimsel sonuca ulaşacak. Sonra bu sonuçlar tüm dünyaya duyurulacak, bilumum gazete dergi v.s medyada yayımlanacak, insanlar bilgilenecek, yaşamlarını buna göre organiz edecekler!
Ohhh…gel keyfim gel, her şey güllük gülistanlık, her yerde tüm sorunlarını aşmış mutlu insanlık. Yaşasın İngiliz araştırmacılar, yaşasın robot Adem!
Adem Havva’sız olur mu hiç? İnsanlığın düzeneği bu…nerede bir Adem orada bir Havva. Çok yakında Adem’in yanına bir dişi robot geliyor, “Eve” (Havva). O da bulaşıcı hastalıkları araştıracak…garibim kadın değil mi nerde pis iş var yükle sırtına!
Bundan sonra bol bol “Robot Adem’in araştırmalarına göre”, “Robot Havva’nın araştırmalarına göre” diye başlayan mutlu evlilik, mutlu ilişki, mutlu seks yani kısaca “mutlu insanlık” formüllerini öğreneceğiz.
İngiliz robot araştırmacılar sayesinde artık elini sallasan mutlu bir çifte çarpacak!
Çenem yoruldu yav… İngiliz araştırmacıların derdi beni gerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder