27 Nis 2009

Normalleşme mi? Anormalleşme mi?


Türkiye normalleşmeye çalışıyor.

Normalleşme; Her ne kadar son yılların çok kullanılan, gözde kavramlarından biri olsa da biz Cumhuriyet kurulduğundan beri normalleşmeye çalışıyoruz. Bunca yıla rağmen normalleşmeye çalıştıkça daha da anormalleşiyoruz…

Çünkü değişime kapalıyız, varsa yoksa statüko. İç veya dış politika konularında, toplumsal olaylarda, ekonomide yıllardır aynı sorunlarla boğuşup duruyoruz.

İç politikayı bir yana bırakalım, işte size dış politikamızdan iki örnek; Kıbrıs ve AB…Yıllardır ne uzadı ne kısaldı. Halbuki dünyadaki değişimlere paralel olarak şimdiye kadar çoktan çözülmüş olması gereken bu konular yirmi yıldır hala aynı boyutda. Yeni politikalar ve yeni yaklaşımlar için yani değişim için cesaretli adımlar atılması gerekirken, statükoyu korumaya kilitlenmiş tavrımızla önünü bir türlü açamadığımız iki önemli dış politika konumuz.

Çıkan her sorun karşısında aynı tepkiyi verme alışkanlığımız , “Türkiye – Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi” için çizilmesi gereken yol haritasında da kendini gösteriyor. Be defa da Obama’nın ağzından çıkan bir kelimeye kilitlendik. “Soykırım” dememiş “büyük felaket” demiş…

Dünyada dengeler o kadar çok değişti ki, Obama’nın sözleri bile bazen yetersiz kalabilir…nitekim her iki tarafı da memnun etmiyor işte. Her iki taraf da statükoyu koruma adına Obama’nın sözlerini yeterli görmüyor.

Statüko çıkmazı Türkiye’nin dış politikasını öyle bir kıskaca almış ki, bu ilişkiler nasıl normalleşecek?

Yıllardır sorunları sürekli dondurduk, onları tartışmak veya farklı çözümler üretmek telikeli görüldü, yeri geldi suç oldu. Çözümsüzlük en iyi çözüm olabilir mi? Ermenistan ile normalleşme zamanında sağlanabilse idi bugün Azerbaycan engeline takılabilir miydi?

Türkiye’de güç odaklarının gücü tarihi durdurmaya artık yetmiyor. Tarihi durdurmaya çalışarak her konuda sadece anormalleşiyoruz. Normalleşmek için bu değişim korkusundan acilen kurtulmamız gerekiyor.

Eğer Türkiye, etkisi Ortadoğu boyutları ile sınırlı kalmayan, Avrupa, Kafkasya ötesinde de etkin olabilen bir dış politika izlemek istiyorsa, küresel bir role soyunuyorsa geleceğe doğru değişerek ilerlemek zorundadır.

Sadece dış politika konusunda değil, iç politika ve ekonomide de normalleşebilmenin tek yolu ezberleri bozup, tarihle yüzleşip, cesaretli ve radikal adımlar atabilmektir.

Evet, değişim zordur, her değişim sancılıdır ama değişime ayak uydurmakta direnmenin bedeli ne yazık ki ağır oluyor…80 yılda toplum olarak, Türkiye olarak geldiğimiz ve bulunduğumuz noktaya baktığımızda statükonun bize ne kadar zarar verdiğini görmemek mümkün değil.

Türkiye’nın dış politikasının bir kazaya kurban gitmemesi için ne yaptığımızı bilerek yapmanın, dünyanın değiştiğinin farkına varmanın zamanı geldi geçiyor.

Her gün yeni bir sorun, yeni bir koşul ortaya çıkıyor. Türkiye’nin iç sorunları da dış dünyadan kopuk değildir. Statükoyu terketmediğimiz sürece iç ve dış dinamikler aleyhimize işliyor.

"Normalleşmek için Türkiye dünyalılaşmalıdır".

Evrensel demokrasi ve hukuk kriterlerinin elinden tutarak hızlı ve kararlı adımlar atmalıdır.

Normalleşmek budur…Türkiye’nin normalleşmeye hızla ihtiyacı vardır.

Hiç yorum yok: