Kendi kimliğini, kişiliğini eviyle bütünleştirir kadın.
Kadın eli değmiş bir evi hemen anlarsınız… bir kenarda bir çiçek olmazsa olmazıdır, kendi ruhundan renklerle bezer evini.
Sevgi dolu bir kadının eli, evin ruhuna dokunmuşsa, o ev mutludur, o ev dingindir, o evin yaşayanları da en az onun kadar mutludur.
Evini mutlu kılan kadındır…Kadın, evini mutlu kıldığı gibi kentini de mutlu kılabilir, kentini de oya gibi işleyebilir.
İspanya’nın Granada şehrindeki Elhamra sarayının duvarlarında bir dize yazılıdır;
“Sabika'nın eteğinde dur
Ve çevrene bir bakın.
Şehir bir kadın
Kocası tepedir.
Irmak belini saran kuşaktır,
Ve çiçekler boynunda gülümseyen mücevherler.”
Bu dizeleri, zamanın şairi İbni Zamrak yazmış…Şehir bir kadınsa eğer, şehri en iyi anlayacak, koruyacak ve geliştirecek olan da yine ancak bir kadın olabilir.
Kent yönetiminde ne kadar çok kadına yer verilirse, kente ne kadar kadın eli değerse, kentin o denli yaşanabilir olacağına eminim.
Kent yaşayan, değişen, değiştirilebilen bir şey…kent üretir, kent insanları, çevreyi, yeşili, meydanları, yolları biriktirir. Alt ve üst yapısı ile, sosyal projeleri ile yaşamı üretendir kent…Tıpkı kadın gibi üretkendir, dişildir, anaçtır.
Bir kadın yerel yönetici, içgüdüsel annelik duygularıyla kente bakar, “önce insan” odaklı projelere daha çok önem verir. Ayrıca bütçeyi daha planlı kullanarak daha büyük projeler gerçekleştirebilir.
Kadın titizdir, göz zevkini önemser, naiftir…kenti de evi gibi, kendisi gibi naif olsun, temiz olsun ister.
Bir kadının kente bakış açısı ile erkeğin ki bir değildir, tıpkı bir kadının ve bir erkeğin evine bakış açısı gibi…Kadın kentin içinde bir dekor malzemesi değil dekore eden olmak ister.
Kadın, detaycıdır…pekçok erkeğin göremediği problemleri görür, araştırmacı ve yaratıcı ruhu ile pek çok grift probleme çözüm getirebilir.
Kentsel yaşamı kadın gözüyle yorumlamak kente farklı bir kimlik katacaktır. Kent mekanlarını “yaz-boz tahtası” yapmak yerine, var olanı yok etmeden yenileme çabasına girecektir.
İnanıyorum ki kadın eli değen kentler daha demokratik olacaktır… Çünkü kadın hükmetmeden yönetmeyi bilendir. Kentlerin demokratikleşmesi için hükmedenlere değil, kente ve kentliye hizmet etmenin önemini kavramış liderlere ihtiyaç vardır.
Hiçbir kadın masada oturup bir ihaleyi bir müteahhide halkın hizmeti dışında pazarlamaz. Kadının temel hedefi hizmettir. Çünkü her şeyden önce o bir annedir. Yolsuzluğa, rüşvete bulaşabilecek bir kadın düşünemiyorum, olursa da çok nadirdir.
Yerel yönetimlerde kadın sayısının artmasının hem de kadın bakış açısının hakim kılınmasının önemini Türkiye henüz kavrayamadı veya kavradı da despot ve arabesk siyaset veya siyasetçilerin işine gelmiyor.
Kadınların renkliliğini yerel yönetimlere ve siyasete ne kadar çok katarsak siyasete de kentlere de kalite gelecektir…tabi aynı düzeyde insan yaşamına da!
Ama ne yazık ki son yerel seçimlerde kadın adayların sandıktaki kaderi yine değişmedi. Türkiye’de sadece iki ilin belediye başkanlığı koltuğuna kadınlar oturabildi. Onlardan biri Aydın'da CHP adayı Özlem Çerçioğlu, diğeri ise beyaz eşya yardımlarıyla tartışılan Tunceli’de DTP adayı Edibe Şahin oldu.
2009 yerel seçimlerinde yer alan siyasi partilerin, belediye başkanlıkları için kadın adaylarının oranı yüzde 1 di… bunlardan da ancak 2 kadın belediye başkanı seçilebildi !
Kentin ruhuna kadın eli değene kadar, kentlerde boğulmaya devam!
1 yorum:
Beran,
Çok feminist gördüm bu yazıda seni.
Kadının olduğu her yerde öyle saflığın, temizliğin ve güzelliğin bahçesi falan değil hani.:)
Uğur Erhan
Yorum Gönder