24 Haz 2009

Ekonomik kriz sonrası büyüme nasıl olacak?




Şimdi sıra kriz sonrası yeniden nasıl büyüyeceğimize geldi… Elbette babaannemizden kalan ekonomik modellerle değil…


Artık krizi de, 2009 da ki ekonomik küçülmeyi de kabullendik, “2010’dan sonrası güzel olacak dediler”…Devlet babalığını gösterdi, teşvikleri de çıkardı…tüm ekonomik alem heyecanla bekliyor.

Ancak ellerimizi kavuşturup beklemeyeceğiz tabiki… Bakacağız, krizi yaratanlar, krizden etkilenenler neler yapıyor, nasıl stratejiler belirliyorlar?

Kriz sonrası büyüme nasıl olacak ve Türkiye küresel ekonomiye yeniden nasıl entegre olacak? 2010’u hele bir çıkaralım, gerisi Allah kerim dersek bir de bakmışız ki eller aya biz yeniden yaya.

Devleti ekonominin içine çok fazla katmadan, ekonomik milliyetçilikten yakamızı kurtarıp, dış dünya ile entegre olabilmek birinci koşul.

Bir zamanlar meşhur bir gazeteci yazarımızın baktığı gözlükten bakma zamanı geldi geçti…“ Devletin altın yumurtlayan kurumları bir bir satılıyor! İhaleler parti yandaşlarına! Özelleştir gitsin Yahudiye Yunanlıya! Sizden öncekiler akılsız mıydı?” diyordu ya hani…bu fikirler artık demode! Yıl 1930 değil, yıl 2009 ! Ekonomik zihniyetleri de değiştirme dönemi, tıpkı siyasi at gözlüklerini de çıkarıp atmak gerektiği gibi…

Önümüzdeki dönemlerde Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapan kazanacak… Hindistan’ı izeyelim, nasıl bir kocaman ekonomik güç haline geliyorlar?…Hindistanın ekonomik gelişmesinden edineceğimiz dersler çok. Yapısal dönüşümün çektiği büyüme modeli ile dört nala gidiyorlar. Teknoloji üretiyor, Amerika’da, Avrupa’da şirketler satın alıyorlar…Ar-ge yatırımı yaparak, özellikle bilgisayar konusunda tüm dünyaya know-how satacak duruma geldiler. Batı’ya rağmen değil, Batı sayesinde yükseliyorlar, ülkelerini dışa açarak yükseliyorlar. Batı ile önce taşeronluk anlaşması yapıyorlar sonra iş joint-venture şeklini alıyor, sonunda da lisansıyla, teknolojisiyle bir Hint firması ortaya çıkıyor.

Yabancı sermaye öcü değildir, yeter ki yatırım yapmak için gelsinler, sadece faiz için değil. Eskisi gibi artık dış borçlanma ile büyüme dönemi sona erdi… Dış borçlanma kısa dönemde ekonominin kaynak sorununu hafifleterek hızlı büyüme sağlıyor ancak sanayi yavaşlıyor, bir de krizlerle dış kaynak kesilince büyüme duruyor…Şu andaki halimiz budur.

Sadece tarım, tekstil,maden ihraç edeceğiz diye bir kural da yok artık…hem bu ürünlerin ihracatı küresel krizlere karşı oldukça hassas. Kriz sonrası dönemde kime neyi ihraç edeceksiniz?...Herkes ihracat yolu ile büyüme peşinde iken.

Kriz sonrası dönemde, teknoloji yatırımlarına, inovasyona ve sanayiye ağırlık vermek gerekiyor. Bunlar lokomotif sektörler…hem istihdam yaratacak, hem küresel ekonomide bizi güçlü kılacak sektörlerdir. Önümüzdeki dönem Ar-Ge, tasarım ve yalın üretim yeteneğine sahip ekonomilerin süreci belirleyeceği ve büyüyeceği yıllar olacaktır.

Ar-Ge konusunda hala çok gerideyiz. Farklı bir ürün yaratmak ve bu ürün ile dünya piyasalarını sallayabilmek…Bunu illaki kendi fabrikalarımızda yapmak da şart değil. Yabancı Joint-venturelar ile de yapılabilir. Kriz nedeni ile Avrupa ve Amerika da birçok firma satışa çıkmış durumda. Bu şansı iyi kullanmalıyız.

Avrupa, Çin, Hindistan ekonomilerine entegre olabilmek için çözümler üretmeliyiz. Ayrıca AB şart, AB’nin de bize ihitiyacı var. Pazar ve genişleme dinamikleri açısından, büyüyen nüfus ve enerji ihtiyacı AB’nin doğuya genişlemesini zorunlu kılmaktadır.

Artık pastadan nasıl olsa bize de düşer dönemi bitti. Pay almaya çalışırken, karşımızda pay arayanlar da çoğaldı. Dolayısı ile kriz sonrasına damgasını vuracak ekonomik terim “ rekabet”.

Ancak yeni teknoloji üretebilen sektörler, küresel ekonomiye uyumlu bir sanayi alt yapısı, Ar-Ge ve inovasyon yatırımları ile kriz sonrası büyüme yeniden sağlanabilecektir…tabi ki siyasi eşgüdüm ve uyum da beraberinde yürümelidir.

İşin özü; dünyaya kapıları kapatmak değil küresel ekonomiyi doğru kullanabilmektedir.

Bakın Venezuella’ya…kendini kapadı, ulusalcılık modunda takıldı kaldı…dünyada ekonomik sıralamasında da geri kaldı, sadece petrol ihracatı ile ekonomi yürümüyor. Hemen komşusu Şili, kendini dünyaya açtı bugün Avrupa'ya kafa tutuyor.

Biz de hala babaannemizin ekonomik modelleri ile büyümeyi hayal edersek, krizi asla fırsata çeviremeyiz.

Hiç yorum yok: