Krizden çıkış başladı diyebilmek için, krizi yaratan nedenlerin de ortadan kalkıyor olması gerekir.
ABD’de başlayan finans krizinin nedenleri nelerdi? Mortgage piyasasında yaşanan sorunlar, konut fiyatlarındaki balon artışlar, büyük finans kuruluşlarının riskli krediler kullandırmaları, makyajlı bilançolarındaki aslında tüm değerini kaybetmiş olan ve dolayısıyla mali zafiyet yaratan (toksik) varlıklar.
Teknolojinin nimetleri ile anlık süreler içinde dünyayı dolaşan bu değersiz kağıtlar, krizi tüm dünyaya bulaştırmış ve Amerikan finans sistemindeki sarsıntılar dünya finans sistemini de allak bullak etmiştir. Tüm dünyada fon akışının aksaması doğal olarak reel sektörü de krize sokmuş, ekonomiler yavaşlamış, harcamalar ve talep daralmıştır. Bu gelişmeler güven duygusunun iyice yitirilmesine yol açmıştır…Bu kısır döngü, ekonomileri iyice dibe çekmiştir. Bu döngünün içinden çıkılması için, kapitalist sistemin ezberleri bozularak, devletler ekonomiye müdahale etmeye başlamış, banka ve şirket kurtarmaları için pamuk eller cebe girmiştir.
Şimdi bazı uzmanlar diyorlar ki “ Ekonomik kriz yavaşlama, gerilemeye başladı, kriz artık dip yaptı, krizden çıkıştayız”…. Sistemdeki zehirli (toksik) varlıklar temizlenmedikçe krizden çıkış başladı demek doğru değildir ancak krizin hızı kesilmiş olabilir. Bu da kötünün iyisine eyvallah demektir.
ABD’de toksik varlıkları halen elinde bulunduran, geri dönüşü imkansız kredileri vererek krizin doğmasına neden olan bankalara “Zombi Bankalar” deniliyor…yani artık onlar yaşan bir ölü. Bu bankaların devlet müdahalesi olmadan yaşamaları da imkansız görünüyor. ABD ekonomisinin bel kemiği olan bu küçük bankaların sermaye açığı sorunu yaşaması ekonomi için halen bir tehdit.
ABD krizin halen tam dibinde…Krizin hızı yavaşlamış olsa bile tüm dünyanın yeniden ekonomik istikrara ulaşabilmesi, en iyimser tahminle 2 yıl sonra gerçekleşebilir. Krizden çıkış başladı diyebilmek için ABD, Avrupa, Rusya ve Çin ekonomilerinin toparlanması, reel sektörün global bazda canlanması gerekiyor.
Bu bağlamda, Türkiye’de tüketici güven endeksi artıyor olsa bile, Türkiye’nin de krizden çıkması dünyadaki ekonomik canlanmaya bağlıdır. Sadece iç talebi artırarak ekonomiyi düzlüğe çıkarmak mümkün değildir, dış talebin de aynı oranda canlanması gerekir. Her ne kadar son ekonomik göstergeler, üretim ve ihracat verileri iyimserlik katsayımızı ve güven endeksimizi yükseltiyorsa da “krizden çıkış başladı” demek biraz hayalcilik veya erken iyimserlik olur.
Gelelim en can alıcı konuya, yani işsizliğe…Türkiye’de işsizlik oranının 2009’da yüzde 13.5 olacağı tahmin ediliyor, tabi ki bu resmi olanı. Şu anda kayıtlı kayıtsız 5 milyon civarında işsizler ordusu söz konusu. 2009’ da ekonomik küçülme ile üretimde daralma yaşanacağı için işsizliğin daha da büyüyeceği su götürmez bir gerçek. Son teşvik paketinin olumlu etkileri de ancak uzun vadede kendisini belli eder. İşsizlik konusunda gözle görülür,elle tutulur iyileşmeler olmadığı sürece "krizden çıkıyor" olmak hiç bir anlam ifade etmez.
Bizim ekonomik risklerimiz Amerikan ekonomisi gibi çok yüksek değil ancak bizdeki siyasi riskler çok yüksek. Eğer teşvikler siyasi yatırım aracı olarak kullanılır, kontrolsüz ve amaç dışı uygulanırsa, verilen teşvikler kamu maliyesinde daha büyük zarar ve açıklara neden olabilir ki zaten ekonomik kırılganlığı çok hassas olan Türkiye ekonomisinde zor günler hiç bitmez.
Krizin neresinde olduğumuz belirli ama nereye gittiğimiz halen muallak. İyi bir ekonomi yönetimine ihtiyaç var.
Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman, “Felaketi savuşturduk, ancak gerçek düzelmeyi nasıl yapacağız?” diyor.
Bir müddet sonra krizden mutlaka çıkılacaktır, bu kapitalizmin yapısında var…kapitalizm her krizden kendini yenileyerek çıkmıştır ama bu “gerçek bir düzelme” olur mu?...orası biraz tartışılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder