5 Ara 2008

Ermeni Tehciri için özür dilemek bizi alçaltmaz


Tehcir insanlık ayıbıdır ve övünülecek bir davranış değildir ! Türk, Ermeni, Kürt her kim olursa olsun “bizim” hakkımızda ve “bizim” adımıza, bu topraklarda yaşamayanların konuşmasını ve karar almasını engellememiz gerekiyor.

Ama öncelikle kendi içimizdeki taşların yerine oturması şart.

Prof. Ahmet İnsel, Prof. Baskın Oran, Dr. Cengiz Aktar gibi isimlerin yer aldığı bir grup aydın, 1915 Ermeni Tehciri uygulaması ile ilgili olarak bir kampanya başlattı.

Kampanyanın adı “Özür Diliyorum”… Kampanya yılbaşında internette başlayacak ve 2009 yılı boyunca imzaya açık olacak.

Kampanya ile ilgili ilk açıklamalarda ise; 1915 Ermeni Tehciri uygulaması için Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi politikalarından bağımsız olarak, “bireysel ve insani” bir tavırla özür dileyeceklerini ifade ediyor ve bu tavrın politik malzeme yapılmaması gerektiğini belirtiyorlar.

Ama politik malzeme yapılmaya başlandı bile…bazılarının Ermeni sorunu ile ilgili ezberlerinin hemen devreye girdiği görülüyor ve konu yine “bakın bakalım onlar kaç Türk öldürmüş” boyutuna çekiliyor.

Konu “Ermeni soykırımı var mıdır, yok mudur” sorusu değildir. Bugüne kadar resmi tarih neyi işaret etti ise kabulümüz oldu ancak ezberler, konunun her yönüyle tartışılmasını engellediği gibi karşılıklı nefret ve düşmanlığı körüklemekten başka da bir işe yaramadı.

1915'te yaşanan Ermeni tehcirini, yıllardır kuru sıkı laflarla geçiştirdik. Böylelikle de Ermeni sorununu bir tabu haline dönüştürdük. Bu kompleks ve fobimiz yüzünden batı dünyasının yıllar yılı dayatmaları ile karşılaşmadık mı?

Adı her ne kadar özür dileme kampanyası olsa da, konu ile ilgili spekülasyonları ortadan kaldırmak, yıllardır üstü örtülerek konuşulmayan ve resmi tarihin dışındaki yaklaşımlara olanak sağlaması açısından yerinde bir adım.

Hepsinden önemlisi Türkiye'de yaşayan Ermeniler kadar, diaspora içinde bulunan ve hala kendini bu topraklara bağlı hisseden Ermenilere sahip çıkmak açısından da yerinde bir adım.

İki lafımızdan biri “bu sınırlar içerisinde mevcut tüm kültürlerle ahenk içinde yaşamamız gerektiği” değil mi? Üstü kapalı kalmış sorunlarla nasıl bu ahengi sağlayabiliriz ki…içten içe, bilinç altından birbirimize kin duyarak ?

Neden bu topraklarda yüzyıllarca beraber yaşadığımız insanlarla kucaklaşmayalım? Bu da ancak ezberleri bozmakla olur. Geçmişe sünger çekerek, geçmişi aydınlatmadan bu topraklarda ne Ermeniler ne de bizler için önemli bir rahatlık, insani ve vicdani, barış içinde bir devamlılık sağlanamaz.

“1915 öncesi ve sonrasının şartları onu gerektiriyordu, tehcir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir uygulaması değildi, Osmanlı Devleti Ermenileri Suriye’ye göçe zorladı, ama onlar da isyan başlatmıştı, Ermeniler de bilmem şu kadar Türkü katletti” demekle 1915'te Anadolu topraklarında büyük bir insanlık trajedisinin yaşandığını görmezden gelemeyiz.

Tehcir övünülecek bir davranış değildir ! Yüzbinlerce kadın, çocuk, ihtiyarın zorla gönderildikleri Suriye yollarında can vermesini haklı bulmak doğru değildir.

Asırlarca önce Anadolu topraklarında karşılıklı olarak yaşanan bu trajedileri aydınlatmak ve gerekiyorsa da üzüntü duyduğumuzu belirtmek bizi alçaltmayacağı gibi, aynı topraklarda farklı kültürlerle ahenk ve barış içinde yaşamak için de elzemdir.

Hiç yorum yok: