Amaç; tüm ön yargıları yok etmek, genel kabul görmüş kavramları yeniden sorgulamak, doğru bildiğimiz yanlışların veya yanlış gördüğümüz doğruların daha önceden hiç hissedemediğimiz kadar farkına varabilmek…hani derler ya “alt üst” olmak.
Siz hiç 'körler restoranında' yemek yediniz mi?
Körler restoranı, sadece fiziksel olarak gözü görmeyenlerin yemek yediği bir ortam değil, herkes burada yemek yiyebilir. Gören, görmeyen, bakıp da göremeyen, görüp de hissedemeyen herkese açık.
Sizi kapıda karşılayan ve gözleri gören bir eleman, öncelikle aydınlık girişte menüyü sunuyor. A la carte tarzı menüden beğendiğiniz bir tanesini seçiyorsunuz. Daha sonra üstünüzde bulunan ve ışık verebilecek olan sigara, kibrit, çakmak, cep telefonu gibi her şeyi vestiyere teslim ediyorsunuz. Sadece kendiniz ve duyularınızla birlikte karanlık yemek salonuna geçiyorsunuz.
Çok iyi eğitilmiş kör garsonlar karanlık yemek salonunda size yardımcı oluyor ve masanın etrafına yerleşmenizi sağlıyorlar. Yine kör garsonların yardımları ile tabağınızın, çatal, bıçak, kaşık, bardak, su ve içki şişelerinin yerlerini el yordamı ile belirliyorsunuz. Garson, bardağınızı doldururken bir parmağınızın ucunu hafifçe bardağın içinde tutmanızı, böylece bardağın dolup dolmadığını anlayabileceğinizi söylüyor ve yemeklerinizin servisine başlıyor.
Masanın etrafında sizden başka oturanlar da var ama karanlıkta onları görmeniz mümkün değil. Sağ tarafınızdaki sarı saçlı bayanın ne kadar seksi olduğunu, sol tarafınızda oturan erkeğin ne kadar etkileyici olduğunu göremiyorsunuz. Karşınızda oturduğunu hissettiğiniz kadının veya erkeğin sadece yayılan parfüm kokularından nasıl biri olduğunu hayal etmeye çalışıyorsunuz.
Yalnızca konuşmaları dinliyorsunuz, kimi zaman siz de konuşmalara katılıyorsunuz. Anlam çıkarmaya çalışıyorsunuz…“şu anda bulunduğunuz ortamdan herkes ne derecede etkileniyor?”. Heyecanlarını, korkularını, güvensizlik duygularını belirlemeye ve sizinle aynı şeyleri hissedip hissetmediklerini anlamaya gayret ediyorsunuz.
Daha önceden yerini belirlediğiniz kaşığınızı, kör garson tarafından servis edilen çorbaya daldırdınız. İçgüdüsel olarak ağzınızın yerini şaşırmadan kaşığı ağzınıza götürdünüz. İçinde ne olduğunu, bunun ne çorbası olduğunu anlamaya çalıştınız. Bazen dökerek , bazen de tam isabet çorbayı bitirdiniz. Diğer yemekler de sırası ile geliyor.
Tabaktaki garnitürleri seçme olanağınız yok, rastgele sallıyorsunuz çatalı…az sonra “elimle yesem ne olur, nasıl olsa kimse görmüyor” diye düşündüğünüzde zaten herkesin elleri ile yemeklerini yemeye devam ettiklerini bile farketmiyorsunuz. Yemekler, gözünüze hitap ediyor mu etmiyor mu değerlendiremiyorsunuz, sadece tadını hissetmeye çalışıyorsunuz. Tıpkı masanın etrafında oturan diğer insanları görmeden hissetmeye çalışmak gibi…
Kah dökerek, kah yarım bırakarak ama bir şekilde yemeğin sonu geliyor. Bir hayli mücadele verdiniz değil mi? Hatta çok da yoruldunuz.
Anlamaya, hissetmeye çalıştınız, diğer insanları ve yemeklerin tatlarını…görmeden. Kör garsonun yardımına ihtiyaç hissettiniz. O hiç tanımadığınız insana güven duymak zorunda olduğunuzu anladınız.
Bedeninizin bir bölümünün veya bir duyunuzun yok olduğunda, diğer duyularınızın nasıl güçlendiğini, karanlıkta hiç bir şey görmeden yemek yemeye ne kadar da hızla adapte olduğunuzu anladınız.
Hiç bir ön yargı olmadan, masada oturan diğerleri ile nasıl da hoş sohbetler yapabildiğinizi, birbirinizi hiç tanımadan, görmeden güzel bir iletişim kurabildiğinizi farkettiniz. Hatta yanınızda oturan erkekle ile aynı anda ekmek sepetine elinizi uzattığınızda, tenlerinizin temasından etkilendiğinize içten içten muzipçe gülümsediniz…
Körler restoranı bir fantezi değil, gerçek. Bugün dünyada büyük şehirlerde 20-25 kişilik “Körler restoranı (Blind restaurant)” var. Başbakanından jet sosyetesine, entelektüelinden doktoruna, hiçbir şey görmeden yemek yemenin nasıl bir his olduğunu öğrenmek üzere sıraya giriyorlar. Ancak, körler restoranında sadece yemek deneyimi ile kalmayıp, karanlıkta doğaçlama müzik konserleri, politik ve felsefi konferanslar, kitap tanıtımı ve okumaları, yaratıcılığını geliştirmek üzere düzenlenen şirket seminerleri de gerçekleştiriliyor.
Tüm insanlara ön yargısız bakabilmek, genel kabul görmüş kavramları yeniden sorgulamak, doğru bildiğimiz yanlışların veya yanlış gördüğümüz doğruların daha önceden hiç hissedemediğimiz kadar farkına varabilmek…hani derler ya “alt üst” olmak için ideal bir mekan…Körler restoranı.
Ancak, insanın "ne" olduğunu anlayabilmesi için illaki de “körler restoranı” na gitmesi gerekmiyor...Yaşam önümüzde...sadece duyularımızı tam kullanmayı bilelim yeter.
Bir küçük not; Antalya-Belek’te beş yıldızlı bir otelde de körler restoranı açıldı ancak daha ziyade yeni bir akım olduğu için, “dizayn otel mantığına uygunluğu” açısından, biraz da animasyon özelliği taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder