Geçen yılı, “eski yıla at bir çentik diyemiyorum” la bitirdim. “Dün dünde kaldı artık yeni şeyler söylemek gerek cancağızım” özlü deyişini gönül rahatlığıyla söyleyemeden bu yıla başladık. Yılların önündeki çentikler, 2009 yılı için yine (?) oldu. Ne çok birikti bu soru işaretleri, hani bir yılda (OK) koyabilseydik yılımızın yanına…nerdeee?
Hızla birinden diğerine atladığımız ve “aaa bu yıl da bitti, ne çabuk geçti” dedirten, tıka basa anlamsızlıklarla doldurduğumuz 365 gün bitiyor… Yine koskoca bir yıl tükendi.
Yok… ya giden yılların hesabını kapatma yöntemimizde bir yanlışlık var ya da yıllar artık hesap dinlemez oldu… Anladım ki yaşamın çapı çarpanı, yüzölçümü yokmuş veya çentikler yalama olmuş, tutmuyor.
Al kişisel yaşamı vur Türkiye’nin genel görüntüsüne…farklı mı sanki? Şu rezilliklere baktıkça, gördükçe, ne hesap ne kitap kalıyor… iç karartıcı, umutsuzluk, kavga, nefret dolu bir Türkiye. İnsanların gözlerinden ateş çıkıyor, gölgesiyle bile kavgalı. Sıkış tıkış bir Türkiye…off nefes almak bile ne kadar zorlaştı. Türkiye’de insanın kendisi de bilinci de karmançor ve bulanık.
İnsan tanımımızın önüne eklenen sıfatlarla bir “şeyiz”…kimliklerimize göre hak veya hukuk sahibiyiz. Eşit vatandaşlıkmış…geçiniz. Duygularımız, düşüncelerimiz, yaşam beklentilerimiz, hayallerimiz, umutlarımız…bu vasıflara göre değerlendirilmeyeli çok zaman oldu veya hiçbir zaman olmadı.
Çünkü bu memlekette insanın adı yoktur…niyet öyle gibi görünse de hiçbir şey sadece “insan” kimliğiniz için yapılmaz. Onun için de her şey eğritidir. Ekonominiz de , siyasetiniz de, siyasetçiniz de , yasalar da, devletiniz de, demokrasiniz de…bu memleketde “sadece insan” için hiçbir karar alındığı ve uygulandığı görülmemiştir…öyle söylerler, atarlar, tutarlar ama önce insan anlayışı ile değil, önce “ben” anlayışıyla. Bu anlayışı her kesimde, her kademede farkedebilirsiniz.
Bu nedenle tüm yaşantınız da ipotek altına altına alınmıştır. Özgürce düşünemezsiniz, özgürce hareket edemezsiniz, hemen çevrenizi toplum gardiyanları sarar. Sadece kimliklerinize atıfta bulunarak yargılarlar, cezanızı keserler…çünkü siz, her karşınızdaki için tanımlarınızla bir “şey” sinizdir ve bu tanımız karşınızdakine ters ise anında yok sayılırsınız.
Sevmeyi beceremeyen insanların memeketiyiz biz, hükmetmeye meyilliyiz…Hükmederek kendimizi “insan” statüsüne sokmaya çalışır, böylece varlığımızı ebedi kıldığımızı sanırız…ne büyük yanlış!
2010 yılına girerken, 2009’un hesabında ayrışmış, yabancılaşmış, hoş görüsüz, ön yargılı ve bir diğerine düşman insanları ile bir Türkiye görüntüsü var, haliyle umutsuzluk da var…
Nasıl olmasın ki? Tüm dünyanın mezarlıklarını genç ölülerle doldurduk, kimi kim vurduya gitti, çoğu da yaşayan bir ölü haline geldiler…
Yeni yıla girerken, buralarda hava fırtına, yağmur,sel…ortalık toz duman, sizin oralarda da öylemi?
Bekleyelim bakalım baharı…kim bilir güneş belki yürekleri yeniden ısıtır?
“Çıkmayan candan ümit kesilmez” demiş eski insanlar…vardır belki de bir bildikleri.
1 yorum:
Var olan bedenin güzel canını bir de düşüne bilsek! Sanki tanrılar; bu ülke insanının suskun bir kurban töreni için yaratmış.Hep beraber kapıldığımız girdapın soylu kurtarıcısın bekleriz:)) Gelmez; çünkü asıl kurtarıcı yine bizleriz...
Yorum Gönder