15 Eki 2008

Ankara başkent olma ruhunu yitirdi


13 Ekim 1923, Ankara’nın başkent oluşu. 85 yıl sonra Ankara’nın anayasada “başkent” olduğuna dair değiştirilemez hükmünden başka bir “başkent” olma özelliği kaldı mı ki?

Köşe yazarı Bekir Coşkun, bir yazısında Mustafa Kemal’in canlanarak günümüzün Ankara’sına gelişini kurgulamıştı; “Ulu önder, yanında İsmet Paşa ve diğer komutanlar olduğu halde, Ankara’ya ilk gelişindeki gibi Dikmen sırtlarından kente bakar. Yanındakilere sorar:Düşmanı geri püskürtmemiş miydik?”

Atatürk, genç Türkiye’ye yakışacak, çağdaş bir ülke başkenti hayal etmiş. Şimdi Ankara’nın hali içler acısı. Başkent olma niteliklerini kaybettiği gibi, yaşanılır bir kent olma özelliği de kalmadı.

Bulvarları otoban haline getirilmiş, yayaların yürüme ve yaşam alanları yok edilmiş, insanlar birbirlerine uzaklaştırılmış…

Meydanlarına boldozerler girmiş, son derece estetikten uzak çok katlı kavşaklar yapılmış…

Her yerde bir üst geçit, alt geçit, mühendislik harikaları! ne üstünden geçebilirsiniz ne altından, bir yağmur yağar, geçitler evlere şenlik...

Kızılay tam bir curcuna, ne yöne yürüyeceğinizi şaşırırsınız, zevksizlik örneği, göz estetiğinden uzak bir başkent merkezi…

Ankara Kalesi'nin çevresi, en çok korunması düzenlenmesi gerekli tarihi alan ne hallerde…

Bakanlıkları, alış veriş merkezlerini Eskişehir yoluna taşıdılar , trafik iyice içinden çıkılmaz hale geldi. Melih Gökçek dikti gözünü O.D.T.Ü 'ye. Yol açaçakmış! Şehrin yegane nefes aldığı yeşil alanı, üstelikte bir üniversiteyi rant uğruna yok etmeye niyetlendi.

Gölbaşı'nın etrafını rezil ettiler, şimdi “Eymir'i istiyoruz" diye tutturdular.

Melih Gökçek, bir zamanlar kendisine çarpık kentleşme ile ilgili öneriler getiren, ikaz eden mimarlara “ gelin size nasıl mimarlık yapılır öğreteyim" diye dalga geçiyordu, şimdi kafasının doğrultusuna gitmesinin cezasını Ankara’lı çekiyor.

Kamu alanları imar kontrolünün dışında, bu kontrolsüzlük sonucu her gelen yerel yönetim bu alanları dilediği gibi kullanmış. Rant elde ederken, kent yaşamına ve Ankaralı'ya katlanılamaz maliyetlerler getirmişler.

Bu kadar başı bozuklukla bugün Ankara bir gecekondu şehire dönüşmüş durumda. Konut veya işyeri olarak yapılmış binalara baktığınızda hepsi birbirinin aynı, zevksiz, düzensiz yayılmışlar her yana.

Yanlış kentleşme çorap söküğü gibi sorun üretiyor, bir sorun başka bir sorun yaratan yama ile örtülmeye çalışılıyor.

Ankara artık görsel kirliliğin had safhaya ulaştığı, başkent olma vasıflarını tamamen yitirmiş bir başkent.

Ankara’da ışıklar bile otobanlar ve taşıtlar için. Işıklandırmadaki aynı canlılık aynı parıltı sokaklarda ve caddelerde yok. Bozkırın aydınlık şehri yerine karanlığın hakim olduğu bir başkent haline gelmiş.

Ankara artık Cumhuriyet’in değil yoksulluğun başkenti.

Sokaklarında, caddelerinde yürünemeyen, kültür merkezi kimliğini yitirmiş, tarihini, simgesini tüketmiş bir başkent.

Ankara; artık “başkent ruhu” taşımayan bir başkent.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Çocukluğumuzun Amkara'sı belki yok ama belleğimizde hala bir şehir var kimsenin dokunamadığı. Şehrin dokusundan eser kalamdı. Bir Ulus belki.. O da değişime dirençli. Belki de ben öyle hissediyorumdur. Kale'den şehre bakınca TOKÎ'nin korkunç evleri sizi sarıyor. Şehir yabancı.. Çakma başkente dönen şehrim yanlız ama benim için çok güzel..

Beran Uzer dedi ki...

Sevgili uzağa giden kadın, uzağa gitmediğinizi hissediyordum:) sizi yeniden görmekten çok mutlu oldum. Ankara'mız her şeye rağmen sevilmeyecek gibi değil ama maalesef arabesk yerel yönetimler sayesinde başkente yakışmayacak görüntüler ve uygulamalara sahne oluyor. Çağdaş, dürüst, kentin nefesini hissedebilen yerel yönetimlerle Ankaramızın başknet ruhunu bulacağına inanıyoruz.Çok sevgiler...

Adsız dedi ki...

Sevgili Beran,
Bir çok dostu bu platformda yeniden okuyabilmek çok keyifli.. Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin..
Sevgilerimle..